Lavinya Dergisi

ÖNEMSE BENİ
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Alınlarımızda kaderlerimiz yazmıyordu. Alınlarımız iki kelimelik tek cümleye ev sahipliği yapıyordu yaşamları boyunca: “Care me...” önemse beni... “İnsan ne ile yaşar?” sorusuna verilebilecek nice cevap var iken;“ İnsan nasıl yaşayamaz?” sorusuna verilecek tüm cevaplar yolun sonunda önemsenmek adı altında kavuşuyordu birbirine. Önemsemek birini; varsın demek ona, burdasın, gerçeksin diyebilmek... Başka bir tabirle hiçleştirmeden iyileştirmek onu. Bir insanı önemsemek; sıradan görüntülerin arkasındaki öze inebilmek. Herkes gibi görünürken karşıdaki, eşsiz kılabilmek onu. Tamamen bakan göz ve atan kalp ile ilintili. Gözlerin ve kalbinle sen de önemse beni. Ben ki bazen karşıdan karşıya geçmeye çalışan bastonlu yaşlı amcayım ben, bazen anayolda top oynayan çocuk, balkondan paspas silkeleyen teyzeyi. Kimi zaman seni muayene eden doktor, kimi zaman şifamın sadece sana bağlı olduğuna sıkı sıkı inanan hasta. Bazen okuduğun satırları yazmış olan, bazen senin yazdıklarınla hayat bulanım ben. Kim bilir bazen de markette kasa başındaki kasiyer, bazen aradığı ürünü bulamayan müşteri. Belki ocakta çorbanı karıştıran eşin, belki işten dönmesini dört gözle beklediğin baban. Onlardan herhangi biriyim ve öyle ya da böyle dokunuyorum hayatına, var olmak için üstlendiğim rolümle. Bana yüklenen rolleri koy bir kenara ve beni var olabilmem için önemse, önemse beni ara sıra. Bedenimin içinde bana hayat veren ruhum var; sarıl ona. Dışarıdan sadece rengiyle var olmuş ve görebilmekle yükümlü gözlerimin arkasında nice yaşanmışlıklar var; dokun onlara... Suskunluklarımın arkasındaki çığlıklarımdır beni ben yapan; duy onları... Atan bir et parçasından daha fazlası kalbim; hisset onu... Ellerim, ellerim ve üzerinde bir nida kıvrımınca salınan parmaklarım her an pırpır eden serçe misalidirler; bil onları. Varım ve hayattayım. Ve hayat denilen bu hengamenin ortasında nasıl olduysa yolum düşmüş yoluna. Bana yollar göster sevgili okur; yürünmeye değer yollar, varılmaya değer yerler. Bana ,benliğime, ruhuma dokun. Dokun ki yüreğim yüreğinden nasiplensin. Eğer ki dokunamazsan eğer ki göremezsen beni eksilirim günbegün, eksilir insan yanlarım... Sonra bir başkası da seni eksiltir ve biz yaşayamayız eksildikçe. Yaşatamayız bu yüzden ne bir çiçeği dalında ne bir suyu yolunda ne de bir insanı kalbimizde.