Lavinya Dergisi

ECE USLU LAVİNYA'YA KONUŞTU

1) Ece Uslu denildiğinde akıllara ilk önce hemen herkesin Zerda geliyor diyebiliriz. O yılları özlüyor musunuz?
Çünkü döneminin en iyilerinden diyebiliriz.Evet harika yıllardı, Zerda zamanının efsane dizisi olmuştu. Çok gençtim ve benim zamanımın en başarılı dizisiydi ve herkes tarafından çok beğenilmişti. Hala düşündüğümde güzel, acı tatlı çok anım gelir aklıma. Zerda tam iki sene boyunca Gaziantep’te yaşamama sebep olan işlerden biridir ve tam da tadında, dozunda bitmiştir. Ve de gurur duyduğum, o güzel yaşanan anların başarısı ve hala iz bırakmış bir iş olarak anılmasının verdiği mutluluktur. 


2) Birçok dizi filmde oynadınız, sizi hangi film hangi karakter zorladı, etkisinde kaldığınız bir sahne oldu mu?
Hepsi benim için birbirinden keyifli ve güzeldi. Özellikle Karagül dizisi benim için en kıymetlilerindendir ne kadar zorlamış olsa da bana ve hayatıma çok şey katmıştır. Özellikle Ebru’nun final sonlarına yakın bir sahnesinden çok etkilenmiş ve heyecanlanmıştım. Ebru’nun doğum sonrası öldüğünü sandığı oğlunun aslında Baran olduğunu öğrendiği sahne. Hala tekrarlarına rastladığımda, sosyal medyada fanlarımın paylaşımlarından izlerken çok etkilenirim.
 3) Yaptığınız iş gerçekten fazlaca zor, sahneler bir yandan, otel odasında yaşamak ayrı.Yanlış hatırlamıyorsam 3 yıl civarı bir dönem geçirdiniz Gaziantep’te, of dediğiniz ya da yeter dediğiniz bir an oldu mu?
Tam üç buçuk sene ve dört sezon sürdü Karagül. Son zamanlarımızda tüm ekip hepimiz gerçekten çok zorlanmaya başlamıştık.Sadece ben zorlandım diyemem ama zaman zaman yeter dediğim anlar elbette oldu. İstanbul dışı işler hem çok keyifli hem de çok uzun soluklu olduğunda haliyle insanı yorar, yıpratır.Hepimiz sevdiklerimizden, arkadaşlarımızdan, ailemizden ve kurulu düzenlerimizden uzakta yaşamak zorunda kalırız.Zaten dizinin son dönemlerinde Türkiye çok zor zamanlardan geçiyordu. Ama hayat zaten bu yaşanan iyi veya kötü anlarımızı bizlere deneyim olarak bırakıyor. Bunların da kıymetini, hayatımıza kattıklarını ya da götürdüklerini, çok sonradan daha farklı bir şekilde anlıyoruz.Bu yaşananların toplamını sonrasında hediye veya ödül olarak kabul edip etmemek sizin kendinize kalıyor.Ben yorucu olsa da başarılı ve güzel bir işi başarıyla bitirdiğim için çok mutluyum. 
4) Birçok oynadığınız ya anne ya bir aile içerisindesiniz?
Anne olmayı düşündünüz mü? Yoksa henüz erken mi diyorsunuz, biz sizi hala genç görüyoruz.Canlandırdığım karakterler genelde hep çok zor hayatları olan, mücadele eden güçlü anne karakterleriydi.Anne olmadan anneyi oynamak aslında çok zordu ama seyirci beni böyle kabul etti ve sevdi. Sanırım içimdeki şefkat ve samimiyet seyirciye geçti.Sonrasında ise bu rollerin aranılan oyuncusu haline geldim.Gerçek hayatta da anne olmayı isterdim ama ben hayatta her şeyi akışına bırakmış durumdayım.Beni de genç gördüğünüze çok sevindim :) 
5) Ece Uslu’nun zaafları var mıdır?
Sizi siz yapan özellerden bahseder misiniz?Zaaflarım vardır ama bunlar öyle beni hayattan koparan şeyler değil elbette. Kontrollü olduğum için aşırı kaptırmamaya çalışırım birçok şeye. Güzelliğe ve estetiğe zaafım var mesela.Her zaman içimden geldiği gibi davranırım, duygularımı gizlemeyi beceremem hatta ifademden, yüzümden hemen anlaşılır. Yolda yardıma ihtiyacı olan biri veya hayvan gördüğümde çok da dayanamam yardıma koşarım. O anda hiçbir şey düşünmem.Sanırım beni ben yapan en belirgin özelliğim içimin dışımın bir olmasıdır. 
6) Tecrübeleriniz ve tanıdıklarınız içerisinde şaşkınlığınız ve hayat kırıklıklarınız oldu mu?Unutamadığınız üzücü bir durumunuz var mı yoksa uslu sakin ve güler yüzlü müdür hep?
Elbette çok oldu, hala da oluyor oysa artık alışmak lazım değil mi? İnsan kendi gibi bilirmiş ya herkesi :) Yapacak bir şey yok. Diyorum ki başıma hala bunlar geliyorsa vardır bir sebebi, öğren artık Ece. Ama inanın zor ve öğrensem ne olacak ki, ben kendimi bu halimle seviyorum ve karakterimi de kötü yaşanmışlıkların üstüne de değiştirmeyeceğime göre... Her şeyi olduğu gibi kabullenmek kalıyor insana. Genel olarak uyumlu, sakin ve eğlenceli bir yapım vardır. 
7) Setlerden bahsettik yoğun tempo yoğun bir koşuşturmaca, akşam olduğunda evinize çekildiğinizde kendinizi nasıl rahatlatıyorsunuz?
Özel bir çabanız var mı yoksa evimde olmak yeterli mi diyorsunuz?Elbette evde olabilmek müthiş rahatlatıyor insanı, kitap okumak, sevdiğim bir diziyi veya filmi izlemek, resim yapmak, spor yapmak, müzik dinlemek ve mutfakta yemek yapmak benim kafamı dağıtır ve rahatlatır. 
8) Peki ya sizce aşk ve sevgi arasında ki o ince çizgi nedir?
Aşkın tamamen hormonlarla alakalı olduğunu bende yeni öğrendim. Aklınıza, mantığınıza pek engel olamazsınız ya aşık olduğunuzda meğer sebebi feromon hormonuymuş :) Sevgi benim için her zaman çok daha değerli ve kıymetli olmuştur. Hele gerçek aşkın kendini sevgiye bırakabilmesi ve uzun yıllar devam edebilmesi ne mükemmeldir. 
9) Edebiyat ile aranız nasıl? En sevdiğiniz şairin şiiri?
Orhan Veli Kanık şiirlerini özellikle Müşfik Kenter’den dinlemeye bayılıyorum. Can Yücel, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf, Cemal Süreya ve daha nice kıymetli şairlerimizin de şiirlerini severim elbette. İçlerinden en sevdiğim ise Orhan Veli’nin İstanbul’u Dinliyorum. 
10) Kitaplar ile aranız nasıldır? Kitap kurdu musunuz?
Son okuduğunuz kitap nedir?Kitaplar ile aram iyidir ama kitap kurduyum diyemem. Benim kitap okuma dönemlerim oluyor. Bazı dönemlerde deli gibi kitap okurum bazı dönemlerde ise uzak kalırım. Çok da üstüne düşmüyor ve kendimi zorlamıyorum bu şekilde heyacanı benim için daha keyif verici oluyor. Son okuduğum kitap; Gabor Mate- Vücudunuz Hayır Diyorsa. 
11) Babanız varken bile yan yana olamamanız sizi nasıl etkiledi?
Hayatta daha güçlü durmamı sağladı. Onun yokluğu, yanlış ilişkileri hayatıma çekmeme sebep de oldu elbette. İnsan doğduğu hayatı seçemiyor. Bazen “Hayat buymuş ne yapalım” desem de kendime moral vermek için “Haydi Ece”, “Güçlü Ece” “Durma yoluna başarıyla devam et Ece” demeyi de öğrendim bu hayatta. 
12) Yaşamak isteyip de ülkemi terk etmeye kıyamıyorum dediğiniz yer var mı?
Varsa eğer burası neresidir?Sanırım yaşadığım ülke dışında bir yerde yaşamayı çok fazla hayal etmedim. Gezip görmeyi farklı yerler keşfetmeyi severim daha çok. Dünyada farklı yerleri hissedebilmek, farklı kültürlerle bir araya gelip onları anlayabilmek bence en büyük zenginlik.Ama hayat bu belli mi olur :) 
13) Bizim sorularımız bu kadardı, bizleri kırmayıp gönlünüzü açtınız. Hayranlarınıza, okuyucularınıza ve Lavinya’ya neler söylemek istersiniz?
Hayatta herkesin kaderi sınavı birbirinden farklı, bazen ders alıyorsunuz bazen ders veriyorsunuz.Ama bilgi deneyim kendiliğinden oluşmaz. Onun için ben her zaman okuyan, araştıran, öğrenmeye açık olan Ece olduğumda hayatım daha güzel oluyor. Mutlu olmayı hepimiz hak ediyoruz. Bunun için ise yol önce kendimizden geçiyor.Sevgi ve saygı dileklerimle, iyi ki varsınız.