Lavinya Dergisi

TECRÜBE
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Tecrübe nedir, nasıl kazanılır? Tecrübe kelimesi günlük hayatımızda çok sık kullandığımız bir kelimedir. Arapça kökenli bir kelime olarak Türkçemize yerleşmiştir. Türkçe karşılığı ise deneme, deneyim, sınama, görmüş geçirmişlik, görgü vs. gibi anlamlar ihtiva ediyor. Hayatımızın her alanında yaşadığımız olaylar, hadiseler bizim için büyük, küçük, orta dereceli birer tecrübedir. Peki, tecrübe nasıl kazanılır? Ünlü edebiyatçılar ve felsefecilerin tecrübe hakkında ki sözlerine, yazılarına, fikirlerine saygı duyarak bu konu ile alakalı fikrimi beyan etmek istiyorum. Global ve küresel dünyanda tecrübe elde etmek çok zor değil artık. Bence tecrübe elde etmek veya kazanmak için sadece kendimizin yaşadığı bir olay olması gerekmiyor neden mi, çünkü günümüz teknoloji çağında haberlerden, sosyal medyadan vs. muhtelif iletişim ve haber ağlarından duymuş olduğumuz, görmüş olduğumuz olaylar karşısında ders çıkartarak hayatımıza, yaşam tarzımıza entegre edebiliriz. Yani bir şeyi tecrübe etmek için illaki kendimizin yaşamasına ihtiyacımız yoktur. Mukayese ederek, bilinçli bir şekilde davranarak bu da mümkündür bence. Yani tecrübeli olmakta fayda vardır. İçerisinde yaşamış olduğumuz çekirdek ailemiz, çevremizdeki akraba, eş, dost, çalışma hayatımız içerisindeki ve ortamımızdaki insanların yaşam tarzları, almış oldukları kararları, beyan etmiş oldukları fikirleri vs. gibi kavramlar topluluğu içerisindeki bütünlüğün, yaşayarak ve hayata entegre olmuş sistematik esaslar içerisindeki yerimizde bir tecrübedir. Yani acı, tatlı, iyi, kötü, güzel, çirkin vs. gibi kavramlar çerçevesinde yaşayarak, görerek, şahit olarak bu bağlam da tecrübe etmiş oluruz. Peki, hayatımızın her alanında yaşamış olduğumuz genel hatlar olarak iyi veya kötü olayların etkisi altında kalarak insanlara karşı duruşumuz, tavrımız, kimliğimiz, kararımız ne olmalıdır? Bunu anlatmadan önce ufak bir ayrıntıya değinmek istiyorum. Hepimiz insanız doğru ve yanlışlarımız olmak zorunda ve zaten bu şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz. Fakat asıl söylemek istediğim şey “şüphe” şüpheci davranmakta fayda olduğunu her zaman savunuyorum ama bunu paranoyak hale getirmek doğru değil hayatımızın her alanında şüpheci davranarak doğruyu ve yanlışı daha kolay bulabilir psikolojik anlamda daha sakin ve dinç bir hayat yaşamış oluruz. Ön yargılı olmak demiyorum şüpheci davranmak diyorum ikisinin arasındaki ince çizgiyi ayırt etmek çok önemli. Aksi takdirde şüpheci ve ön yargılı olmak maddi ve manevi zararlar görmemize sebep olabilir. Hayatımızda tecrübe ettiğimiz olaylar karşısındaki duruşumuz bundan sonraki hayatımız için son derece önemli ve etkili bir rol oynar. Çünkü yavaş yavaş insanlara güvenmemeyi, mesafeli olmayı, hatta yalnızlığa alışmayı tercih edersiniz. Tecrübe konusunda Sigmund Freud şöyle söylüyor; İnsanlar yavaş yavaş inanma-mayı, güvenme-meyi, sevme-meyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “TECRÜBE ” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana “tecrübeli” denir. Yani genel olarak yaşadığımız ve nefes aldığımız her an bizler için iyi veya kötü bir tecrübedir. Fakat önemli olan şey ise tecrübeyi elde ettikten sonra tecrübeli davranmaktır.