Lavinya Dergisi

YANLIŞ YOL
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

'Yanlış yoldasın' dedi önce o, sonra diğeri, daha sonra bir diğeri daha... O ve diğerleri yanlarına kendilerine benzeyenleri de alarak geniş kitleler oluşturdular. Onlar ve diğerleri çevremi sarıp sarmaladılar. Korktum! Yanlış yoldaydım... O kanıya varmışlardı. Yolumdan hemen vazgeçtim. Geri döndüm. Sorgulamadım. Onlar ve diğerleri beğenmeyecekse gittiğim yolun bir anlamı olmayacaktı. Sırtımı sıvazlayan ellere ve harikasın tebessümlerine ihtiyacım vardı. Ya da ben, ihtiyacım olduğuna inanıyordum. Her yeni yol arayışımda adım atar atmaz, gözlerine baktım. Sonra dudaklarına. Gözlerinde kibir, dudaklarında sahte gülümseme gördüm. Bu tepkilerini hemen dillendirdiler zaten. “Hayır, tüh bu da olmadı. Yanlış yoldasın.” ‘Neden?’ diye sormadım. Gördüklerime rağmen. Onlara ve diğerlerine. Yine yanlış yoldaydım. 'Zaten sadece deneyimleyecektim. Bu yolu ben de sevmemiştim' nidaları çıkıverdi bir solukta yumuşak sesimden. Maskemi taktım, gülümsedim. Oysa ağlayacaktım. Onaylamamışlardı. Ama ben böyleydim. Alkışlanmayı severdim. Belki de ben sevdiğime inanıyordum. Büyüdükçe yeni yol arayışlarım devam etti. Patika yoldan gitmek isterken, en pahalı ve modern yola girdiğimi fark ettim. Ama onlar ve diğerleri böyle uygun görmüştü. Şak şak sesleri ruhumu okşar gibi oluyordu. Başarıyordum. Artık benim gözlerimde de kibir, dudaklarımda sahte gülümseme vardı. Onlara ve diğerlerine benzemiştim. Kendimi nihayet beğendirmiştim. Lakin gidemediğim o bin bir yolun büyüsü çekiyordu beni ara ara. Gizem, girdap gibi sarıyordu bedenimi. Susturuyordum beynimdeki asi sesleri. Tebrik sözcüklerine karşılık kibarca selam veriyordum. Onlara ve diğerlerine. Mutluydum ya da ben mutlu olduğum masalına inanıyordum. Bir gün, işte o gün. Çok istedim dağ çileği dolu engebeli toprak yoldan gitmeyi. Ama nasıl da arzuladım. Bekledim onaylarını. Onlar ve diğerlerinin bakışları ve dudakları yine buluştu. 'Hayır, o yolda ayağın takılır düşersin, üstelik hassassın dikenlere dokunursun elin kanar.' cevabı elbette gecikmedi. Onlar ve diğerleri koro gibi hep bir ağızdan konuşuyorlardı. İlk defa cevabı bu kadar uzun düşündüm. Bilemedim. İçim sızladı. Neden mi? Tahminim iyice büyüdüğüm içindi tereddüdüm. İkinci bir ihtimal olarak başkalarının seçimlerini yaşamaktan sıkılmış olabileceğim düşüncesi gelmişti aklıma. Bir diğer seçenek ise, sanırım en ağır basanı dağ çileğine olan sevdamdı. Sahi daha önce de sevmiştim. Ya da ben öyle sanıyordum. Ve yola girdim, ilk adımda da döndüm dedim ki, onlara ve diğerlerine: “Belki de yanlış yoldayım ama yol nasıl güzel!”