Lavinya Dergisi

NAİF SÖZCÜKLER
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

- Acılarım kaç gün sürecek Portuga? - En fazla kırk gün Zeze. - Kırk gün sonra geçecek mi? - Hayır, alışacaksın. “Şeker Portakalı” insanoğlunun gönlüne taht kuran o kitabın iç sızlatan satırları. Sahi acının tarifi var mı? Evrensel mi? Kişiye göre değişir mi? Dili, dini, ırkı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, yaşı yazılır mı? Belki zamanla azalır yakıcılığı ama yarası saklı kalmaz mı? Dil anlatmaz susar mı? Kibirle giyinilmiş pardösüler, gururla işlenmiş gömlek yakaları takmışken ruhumuz, ne kadar ifade eder sızıyı? Kötülüğe uğramak veyahut kötü olmak. Seçim mi? Kim kötüyüm der ki? Acı saçılır mı? Herkes iyiye rastlamak, kusursuz sevdiceğe sahip olmak ister de… Kendi iyiliğini tartmadan diler dileğini, bu haksızlık sayılmaz mı? Doymak bilmez kul, nefsini tutar mı? “Vicdan ve merhamet tüm semavi dinlerin miğferidir.” yazılmaz mı? Alışmak denilen duygu durumu çaresizlik mi? Kabulleniş mi? Yarım kalmak hissine sarılmak mı? Tek, ölüm karşısında susar da yürek; anılara yaslanmaz mı? “Bir ilaç içsem bari.” diye iç çekişler işe yarar mı? İyi geleceğini bilse Zeze ve diğerleri haplarla avunur da, bedene şifa bulan hekimler insanın insana açtığı yarayı onarır mı? Sevme çabası hayatta kalmaya yeterli mi? Bir çiçeğe, böceğe, kuşa bağlanmak iyilik getirir mi? Kalp hastalanır mı? Ağızlarıyla usanmadan gaflet yayanlar akıllanır mı? Kötüye tahammül etmek onu daha fazla azdırır mı? Acı çeke çeke uçsuz bucaksız dehlizlerde yalın ayak yürüyenlerin vebali tüm insanlığa sorulmaz mı? Gidenin ya da kalanın hikâyesi seçilecekse oy kullanmak zor olmaz mı? Mekteplerde öğretilen şiirler acıyı süslemeye yaramaz mı? Acı üzerine onlarca soru daha eklenir de zaten asırlardır bu sualler aktarılmaz mı? Nitekim cevaplar soru işaretlerine bağlıdır. Acı acıtır, az belki çok ağlanır, dimağ derinliklere çöker. Boyun bükülür, en sevilen lavanta çiçekleri küser. Yakıcı o tat boğazına yapışır, yumuşak kalpler hassastır. İnsanoğluysa acımasızdır, pek çoğu acı dağıtır, geriye kalanlar alışacağına inanır. Cehennemin temsili dünyadadır. İyi; kötülük yapmaktansa, kötülük yapılan olmaya razıdır. Acılarıyla barışıktır, çünkü bir gün mutlaka kazanacağına inanır. Alışmaksa, alışılır lakin o acı pılını pırtını toplayıp öylece gitmez. Gömülür içe sezdirmez. Sonra bir an, o an, bir şarkıyla, bir manzarayla, bir renkle çıkar gün yüzüne. Azalır, bitmez. Tüm naif sözcükler susar. Kaçılan kuytu köşeler yetmez. Mış gibi yapar yüzler, belli etmez. Kırk gün değil, kırk yıl geçse bile insan nasıl tarif edeceğini bilemez. “Ruhu çok ağrıyordu; her zaman gülüyor olmuş olsa bile…”