Lavinya Dergisi

TAŞLAR YERİNE YERLEŞİNCE
İlke Aslı ERDOĞAN

Durupta bakmalı akıp giden zamanda, yaşamdaki ufak detaylara...

Büyüdükçe daha yalnız hissediyor insan, gelenler gidenler oluyor ama bir türlü taşlar yerine oturmuyor sanki. Derinlerde bir yerde aradığım biri var gibi hissediyorum. Ama bulamıyorum. Size de oluyor mu bu? Hayat sahip olmaktan daha öte bir mesele. Belki de bulmak yerine aramak, sahip olmak yerine deneyimlerin peşinden koşmak gerektir. Yanılıyoruz, her şeyi herkesi bizim sanıp içselleştirirken yanılıyoruz. Yaşa geç, çok da bir şey bekleme... Yaşadıklarımdan çıkardığım anlamlar var, deneyimlerken fazla derinleştiğim konular var. Derinleştikçe fark edip üzüldüğüm konular. Ama hayat bu değil midir? Fark ettikçe değişirsin, aydınlandıkça özgürleşirsin; kalıplardan, etiketlerden, aramaktan, sahiplenmekten... Bir meraktır ki sarıyor bedenimi, her ne konuda olursa olsun artık yüzeysel hiçbir şeyden tat almamaya başladım. Derinleştikçe merakım arttı, merak ettikçe küçücük evrenim genişledi de genişledi. Durduramadım. Aradım ama ne yaparsam yapayım bulamadım. Paylaşmak daha zor olmuş günler geçeli. Her şey akışında ilerlerken bir gün tak ediyor kafaya bir taş anlıyorsunuz. Hiçbir şey aramakla bulmakla ilgili değildi. Yaşadığım şeylerden çıkardığım dersler var. Bazıları tekrar etmemek için bazıları da tekrar tekrar yaşayabilmek için... Aramak buymuş galiba; İnsanların yüzeysel kaldığı yerde, derinleştiğin zaman çıkıyor tüm yaşantının sırrı. Ve yalnızlık kalıyor geriye sana. Belki de masum sanılan küçük şeytanlıklardan arta kalan gururlu yalnızlık. Derinleşmenin merakıyla özgürleşmenin arasında sıkışıp kaldığın o nokta... Artık daha büyük bir evrende kendini nokta kadar küçük hissettiğin bir yer var. Anlamların daha fazla anlamlandığı, taşların kendi yerini kendi seçtiği bir yer var. Gelip geçen çok şey var, yaşadıklarını anlamlandırırken ortaya çıkan aslında sensin. Tüm bu gizemli yaşantının içinde keşfettiğin kişi, her yeni deneyimle yeniden tanıştığın, arayıp da bulamadığın aslında sendin...