Lavinya Dergisi

EGE'DE HUZURU BULMAK
İrem ÇAKAR

Kaybolamayacak kadar yakın, geri dönemeyecek kadar uzaktayım.

Merhaba,
Birkaç gündür Muğla’ya bağlı Ortaca ilçesinin Sarıgerme adlı bir tatil yerindeyim . Küçük, şirin bir köy. İnsanları çok kibar ve yardımsever. Gelelim tatilin bende bıraktığı etkiye: hani kendinizi denize bıraktığınızda suyun üstünde kalmak için hiçbir çaba harcamanıza gerek kalmaz, sadece huzurun tadını çıkarırsınız ya, aynen öyle işte. Hiçbir şey düşünmüyorum. Denizle, doğayla ve diğer canlı dostlarımızla meşgulüm. Bugün denize sırt üstü uzandığımda bir süre gökyüzünü izledim. Ne kadar küçük olduğumuzu bir kere daha anladığım bi’ andı. Gökyüzü oradaydı, kocamandı. Deniz buradaydı, sonsuzdu. Ve biz vardık, küçücüktük. Küçücük olduğumuzun farkında değildik sadece. Denizle bütünleşmeye devam ederken bedenimin huzurla dolduğunu fark ettim. Doğanın ilacı insanlar olmasa bile bence insanların ilacı kesinlikle doğa. Belki size de olmuştur. Denizin size sarıldığını hissettiniz mi hiç? Ben hissettim. Daha sonra biraz denizin altıyla ilgilenmeye karar verdim. Balıklar, yosunlar hatta kum tanecikleri hepsi kendi hâlindeydi. Hepsi bir uyum içindeydi ve kimse dalgalara karşı koymuyordu. İnsanlar gibi kargaşa hâlinde değillerdi. Kaos çıkaran kimse yoktu. Fazla düşüncelere dalmadan denizin dibine dalmaya karar verdim. Sevdiklerim için birkaç güzel deniz kabuğu buldum. Gece olduğunda ise dünyanın başka bir güzelliği olan yıldızlarla baş başaydık. Gündüz yaşadığım sonsuzluk hissini yine yaşamıştım. Dünya bütün güzelliğiyle bizimle beraberdi. Yıldızlar bize göz kırpıyordu. Bu sonsuz evrende neydi bu gürültünün nedeni? Belki de bizi biz yapan gürültülerimizdi. Dünya dönerken ses çıkarıyordu, gezegenler ses çıkarıyordu, ağaçlar hareket ederken ses çıkarıyordu, deniz dalgalanırken ses çıkarıyordu. Belki de her şeyin kendine özel bir gürültü alanı vardı. Aslında her şey yerli yerindeydi de bize mi çok karmaşık geliyordu? Sanırım fazla derine inmemek gerek. Neticesinde her şey olması gerektiği yere varıyor. Ek olarak burada dev salıncaklar var. Sallanırken neredeyse gökyüzüne değeceğime inanıyordum. Yerden gökyüzüne doğru yükselirken aklımdan geçen tek şey şuydu: Hayat ne olursa olsun yaşanmaya değer. Kaoslar çıkabilir, dünya bize fazla gürültülü gelebilir, hatta denizde devasa dalgalar olabilir. Sadece bununla oynamayı öğrenmemiz gerek. Oynamayı, baş edebilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, hayatın savaş meydanı olmadığını öğrenmemiz gerek. Herkese mutlu hafta sonları.