Lavinya Dergisi

KAYBEDENLERİN SAVAŞI
Zeynep KAHRAMAN

"Tutku bedeni ele geçirince, hırs aklı alt eder. Her günün ertesi bir öncekinden beter. Ruhumuz bile zamana esir artık! "

Bazen roller değişir, bazen mekanlar. Olay hep aynı kalmıştı aslında. Tarih tekerrür etmişti ve o lanet günü tekrar yaşıyorduk sanki. Geçen otuz yıl insanlardan hiçbir şey götürmemiş üstüne üstlük daha zalim olmuşlardı. Aslında her biri içindeki kendine düşmandı. O içinde bir türlü yenemediği saplantısına, acizliğine ve zayıflığına düşmandı. Kendisi gibi olmayanları hep yanlarına almışlardı. Kendilerine olan nefretini biraz olsun unutmak için, sahi bir ara öyle de olmuştu ya neyse. Nasıl bu kadar kör, sağır ve dilsiz oldun ey insanlık? Kendi kendine nasıl düşman ettiler seni söylesene bana. Nedir bu zehir içindeki bitmek bilmez sümum. Karanlığında boğacaklar seni. Seni ancak sana benzeyen öldürebilir. Ötesi yalan. Bu kasvet, bu gam söyle hak mı şimdi? Bitmiyor bu savaş öyle elzem ki her birimizin içi. Otuz yıl sürdü bu savaş.

 - “Peki şimdi bitti mi?”
 - Evet bitti.
 - “Sen mi çekildin yoksa savaş mı bitti?”
 - Ben çekildim, benden başka da savaşan yokmuş zaten ben çekilince de savaş bitti.

 Savaş benim içimdeymiş. Kazananı olmayan lakin bir tek benim bitap düştüğüm bir savaş. Ve o düşman, yani ben; beni öldürdü. Kurşun bile atmadan...