Lavinya Dergisi

SEVGİNİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
Öykü KUCUR

Çiçeklerin açtığı yerde umutlar; kitapların olduğu yerde yarınlar yatar.

Üniversiteli bir genç olan Selim, her gün bindiği metroda bir kız gördü. Saçları kahverengi, gözleri çimen yeşiliydi. Her sabah o metronun hangi vagonuna; hangi saatte bineceğini hesaplayarak çıkardı evinden Selim. Aradan aylar geçmiş olmasına rağmen kız bir kez olsun fark etmemişti Selim’i. Genç aşık bir gün olsun ümitsizliğe kapılmadı. Ve her sabah bir yolunu bulup onunla göz göze gelmeye adadı hayatını. Ve işte öyle günlerden birinde, Selim metronun kalkış saatine biraz geç kaldı. Tam merdivenlerden inerken birinin daha onunla beraber koştuğunu fark etti. Başını çevirdiğinde bu kişinin her sabah onunla göz göze gelmeye çalıştığı kız olduğunu fark etti. Kız ona bakakalan Selim’i geride bırakarak tam kapılar kapanacakken vagona attı kendini. Genç aşık vagondan içeri girmekte olan kalp ağrısını izledi istasyonda. Selim aylardır başarmaya çalıştığı şeyi yani kız tarafından fark edilmeyi o an başarmıştı. Kız kendisini çaresiz bir şekilde izleyen o üzgün bakışları fark etmişti artık. O da bakakaldı ister istemez Selim’e. Selim oturup bir sonraki treni bekledi, ertesi sabah tekrar karşılaşmak umuduyla. Kısa bir beklemenin ardından karşıdan gelen treni görüp kalktı ayağa. O kadar alışmıştı ki; o kızın orada olmadığını bilmesine rağmen ayakları yine aynı vagona yöneltti onu. İnen yolcuların hemen ardından kapıdan içeri ilk adımı attı ve başı önde oturdu koltuğa. Tren hareket ettikten kısa bir süre sonra iki yanında oturan ve yüzü görünmeyen bir el, ona bir kâğıt uzattı. Kâğıtta: “Her sabah karşımda durup beni izleyen çocuk, soruyorum sana; konuşmadan yaşanır mı aşk?” Çocuğun kâğıdı okuduğunda nefesi kesildi birden. Hemen çantasından bir kalem çıkartıp cevap yazdı kâğıda. Hemen öne eğilip baktı kızın oturduğu koltuğa. Ama kız çoktan gitmişti. Koltukta bir başka not gördü aynı el yazısıyla. “Cevabını yarın aynı saatte, aynı yerde ve aynı kâğıtta bekliyor olacağım.” yazıyordu. Dünyalar Selim’in olmuştu artık. Sabahı zor etti. Sabah geç kalmamak için koşar adım gitti metro istasyonuna. Kızın yanına oturdu hemen. Hayal sandığı o şey gerçekti. Kıza hemen cevabını yazdığı kâğıdı uzattı. “Kalbin dili, her dilden ve her sesten üstündür.” yazıyordu kâğıtta. Kız gülerek onayladı bu cevabı. Ardından kız Selim’e yeni bir not uzattı. Notta: “Adım Sima. Üç yıl önce bir trafik kazasında şok yaşadım. Bu şok benim işitme duyularımı kaybetmeme sebep oldu. Gözlerim ve kalbim ile anlaşabilir miyiz?” yazıyordu. Selim şok geçirdi o an. Ardından ineceği durağa yaklaşınca kâğıda: “Cevabımı yarın, aynı yerde ve aynı saatte sana bildireceğim.” yazmıştı. Sima onaylar gibi göz kırptı. Selim aslında kararını ilk andan vermişti. Ertesi sabah elinde bir demet papatya ile gitti istasyona. Metronun ve dolayısıyla Sima’ nın geldiğini görünce heyecanlandı. İşte o gün başlangıcıydı bu sessiz ama derin aşkın.
Selim artık mektuplaşmaya, duygularını okuyarak ve yazarak yaşamaya başladı. Aradan geçen mutlu bir yılın sonunda, Selim mezuniyet töreninden hemen sonra onu hayatının kadını yapmayı ne kadar istediğini yazar. Ama Sima cevap yazmaz... Onun yerine Selim’in kulağına eğilir ve:
 - “Her zerremle binlerce kez evet.”