Lavinya Dergisi

BİR TEK BEN ANLARIM
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Karışık fakat güçlü duyguların etkisi ile unutmadığım daha doğrusu unutmak istemediğim hayat notlarımı hatırlamayalı epey bir zaman olmuştu. Fakat ne yapılan iyiliği ne de kötülüğü asla unutmuyorum! Hislerim ve sezilerim doğrultusunda yapmış olduğum tahminler; test ile doğru tanıyı koyduğumu gerçekliği ile yüzüme sertçe vurmuştu. Tahmin etmek pek acı olmasa da doğru çıkması açıkçası sarsmıştı. Hayatın, bir puzzle olduğunu kabul etmekle birlikte puzzle’ın parçaları olduğu gerçeğini de kabul etmiş oluyoruz. “Hayat puzzle” diye adlandırdığımız bu oyun içerisinde birçok duyguyu barındırıyor. Hayat Puzzle’ı pozitif ve negatif anlamda genel olarak ikiye ayrılarak var olan duygu bütünlüğünü bölüyor. Bölünen duygu bütünlüğünde biz insanlarda bölünüyoruz. Nasıl mı? Mutlu ve mutsuz insanlar olarak. Hayatın bir parçası olmak kolay. Bir şekilde sizi içerisinde tutmayı başarıyor zaten. Fakat bunu yaparken acımasızca davranıyor. Oyunun içerisinde, oyuncu sen, ben, siz, biz ama kararı veren “Hayat Puzzle’ı” trajikomik bir durum olsa da gerçek bu. Gerçek demişken parçalardan biri de gerçektir. Gerçekler çoğu zaman acı olsa da kimine göre tatlıdır. Önemli olan benim için ne ifade ettiğidir çünkü menfaatler ve çıkarlar üzerine kurulan her şey tatlıdır.

 “Her ne kadar herkes, kendi hayat hikayesinin başrolü olsa da bazen senarist bir başkası veya başkaları olabiliyor.
 “Osman Yavan”

 Başrolü ben olduğum hayatımda birçok insan tanıdım. İnsanları tanıdıkça da fark ettim ki ben insanlardan uzaklaşıyorum. Bunun neticesi olarak da kendi iç dünyama meylederek sadece kendim için bir şeyler yapmanın doğru olduğuna inanıyorum. Belki bencilce fakat bencilliğin bu noktada işe yaradığını fark ettiğimde anladım ki vicdanımın sesini de bastırıyor. “Kendisi için bir şeyler yapmayan başkası için de bir şey yapamaz” bu doğrudur. Doğru olması da takdir edersiniz ki faydalı olmak istiyorsanız, yardımsever olmak istiyorsanız bir şeylerin sahibi olmak zorundasınız. Sahibi olacağınız şeyler; kişiden kişiye ve yapacağı şeye göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin; sizden bir arkadaşınız kitap tavsiyesi almak istedi. Diyelim ki siz bu kitabı okumadınız fakat yazarın diğer eserlerini okudunuz. Buradan yola çıkarak yani yazar üzerinden bir fikir verebilirsiniz. Bu basit örneği her okuyucu çoğaltabilir. Aynı zamanda hayatının içerisinden örnekleme yapabilir. Hayat Puzzle’ın da her gün farklı farklı olaylar yaşayabilirsiniz, şahit olabilirsiniz. Önemli olan tecrübe etmek. Tecrübe illaki olayı, bire bir kendimizin yaşaması değildir. Aynı zamanda şahitlik ederek, tanıklık ederek de tecrübe edebiliriz. Mantıksal zekamızı ön planda tutarsak bunu öğrenmek çok da zor olmasa gerek. Hepimizin iç dünyası farklı olsa da değişmeyen ve gerçek olan şey müşterek bir hayatı paylaşıyoruz. İsteyerek veya istemeyerek bir şekilde bu ortaklığın parçası durumundayız. Bu durumu göz önünde bulundurarak söylemeliyim ki ortak da olsak herkes kendi hayatından sorumludur. Bu yüzden sadece kendi hayatınızla ilgilenin. İnsanlarla meşgul olmak yerine kendinizle meşgul olun. Emin olun çok faydasını görürsünüz. Bir fincan kahve veya çay alarak ne yapmak istiyorsan yapmak istediğin şey ile meşgul olabilirsin. Neticesin de müşterek dünyayı sessize alır, kendi dünyanda sesini gürleştirirsin. Tohum misali düşünelim, tohumlarda karanlıktan aydınlığa çıkarlar. Günlerce toprağın altında karanlıkta yaşarlar. Neticesi olarak ta kendileriyle meşgul oldukları içinde aydınlığa çıkarlar. Bizde kendimizi aydınlığa çıkartacak her neyse onu bularak yola koyulabiliriz. Unutmayalım yol uzun ve zorluklarla dolu. Pes et ya da devam et felsefesi ile düşünerek karar verebiliriz. Günümüzde gelinen son noktada görüyorum ki maalesef insanlar kendinden başka diğer insanlarla ilgilenmeyi daha çok seviyor. Her konuda fikir sahibi olan insanlar. Liderlik vasfı olmadığı halde liderlik vasfı mevcutmuş gibi davranan sahte liderler. İstisnasız her şeyin en iyisini bilenler. Yerli yersiz ahlak bekçiliği yapan insanlar. Örf, adet vs. gibi kavramları cebren ve dayatmalar ile topluma veya bireylere empoze etmeye çalışan insanlar vs. gibi. Aslında bu insanların içerisine girdiğimizde fark edeceğiz ki asıl konu şu; “Kendi eksik yönlerini ve yanlış taraflarını, bizim üzerimizden siyaset ve politika yaparak kapatmaya çalışıyorlar.” Ne kadar acınası bir durum oysa insanın kendi acizliğini bir başkası üzerinden kapatmaya çalışması. Halbuki bu tür eylemlerle uğraşmak yerine kendisine odaklansa birçok konuda başarılı olacak. İnsanlar, asla ama asla tatmadığı, yaşamadığı, hissetmediği, hiçbir duyguyu anlayamazlar. Ne mutluluk ne de acı! Fark etmez. Bu duygular tarif edilmez, ancak yaşanabilir duygulardır. Destek dahi olmazlar, olamazlar çünkü anlayamazlar. İnsan yaşamadığı bir şeyi nasıl anlasın ki? Bu yüzden “Bir tek ben anlarım!” Bir tek ben anlarım; çünkü en zor zamanlarımı yalnız atlattım. Tek başımaydım. Kış güneşi gibi dostlarım ve arkadaşlarım vardı benim. Bilir misiniz Kış güneşini? Kış güneşi; yalancıdır, aldatıcıdır. Ne içini ısıtır ne de soğutur! Beklenmedik bir an da çıkar, bir anda kayboluverir. Böyledir işte hayat puzzle’ı çıkarlar ve menfaatler üzerine kurulan her ilişki; aşk, arkadaşlık, dostluk bir gün yok olmaya mahkumdur. Çünkü temel ve zemin sağlam değildir. Her ne kadar olumsuz yönleri konuşsak da bu olayların tezat yani birbirinin zıttı olan duygular, düşünceler, fikirler, dostluklar, arkadaşlıklar, aşklarda vardır. Sözümüz onlara değil elbette! Metinden asıl olarak sözümüz gerçek gibi görünen fakat sahte olan kişiliklere ve ilişkileredir. Bu konun özeti olacak aynı zamanda açıklayıcı bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum.

 “İnsanı yoran hayat değil, taşıdığı maskelerdir.”
William SHAKESPEARE

Hepimizin maskeleri vardır. Doğru veya yanlış fakat gerçek. İnsanları ikiye ayrılır. Toplumsal ve bireysel olarak. Bireysel olarak taktığımız maskeler istemsizce topluma yansır ve birçok farklı düşünce, duygu fikirler ortaya çıkar. Neticesi olarak da taktığınız maskenin de pozitif veya negatifliği ilmek ilmek topluma işlenir. Bu sebepten dolayı unutmayın ki insanlar kolay bir hayat yaşamıyor. Sadece kendiniz yaşıyor gibi davranmaktan vazgeçin ve insanları rahat bırakın sadece kendinize odaklanın. Kimliğiniz ve karakteriniz bireysel olsa da bu durumun topluma yansıması, dönüşü sağlıklı ve sağlıksız olarak bölünebiliyor maalesef. Sağlıklı ise sorun yok. Sağlıksız ise iki seçenek var; ya hatanızı fark edip sağlıklı olanı tercih edeceksiniz. Ya da sağlıksız bir şekilde devam edip toplumunda dengesini bozacaksınız. Karar sizin, seçim sizin! Şimdi düşünün ve kabul edin ortak yaşam alanı olan dünyada sadece siz yaşamıyorsunuz. Bu sözü düstur edinerek yaşamaya gayret ediniz. Sağlıkla kalmanız dileğiyle…