Lavinya Dergisi

KAYBOLDUM
Zeynep KAHRAMAN

"Tutku bedeni ele geçirince, hırs aklı alt eder. Her günün ertesi bir öncekinden beter. Ruhumuz bile zamana esir artık! "

Kalabalığın içinde kaybolmuşum. Her şey çok büyük, çok korkutucu. Kim olduğum, nereye ait olduğum konusunda zerre fikir sahibi değilim artık. Hızlıca yürüyorum, kalabalığı hınçla geçmeyi çalışıyorum. Kalabalıktan sesler yükseliyor. Garip bir uğultu var duymaya çalışıyorum lakin anlamıyorum. Sessizce çöktüm bir köşeye, ellerimi koydum yüzüme ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Yabancı bir adam geldi yanıma. Sanki tanıdık bir yüzü andırıyordu, önceleri tanıdığım birilerini anımsatmıştı o an bana. Oldukça beyaz bir yüzü vardı. Sanki hayalet gibiydi, ürküttü beni başlarda. Bembeyaz giyinmiş, oldukça karizmatik ve şık görünümlüydü. Birden sohbet etmeye başladı benimle. Sürekli konuşuyor, gülümsüyor ve sevecen tavırlar sergiliyordu. Garipsemiştim daha adını bilmediğim bir adamın bana bu kadar iyi davranması, yıllarca tanıdığım diğer adamlardan çok farklıydı. Derken birden elimden tuttu ve “gitmeliyiz” dedi. “Seni arkadaşlarımla tanıştırmam lazım” dedi. Nereye bile diyemeden kendimi uçurumda buldum. Ve uçurumun kıyısında 5 adam. Hepsi simsiyah giyinmiş siyahi adamlardı. Arkaları dönük vaziyettelerdi. “Geldin sonunda” dedi aralarından en irisi. “Saygı, sen gidebilirsin” dedi daha sonra. Beni getiren adam birden yok oldu. İri cüsseli adam konuşmaya devam etti. Artık bizimlesin, her yerde seni arıyorduk. Tamamlanıp insan olmamız için sen gerekliydin sadece. Anlamıyordum dediği hiçbir şeyi. “Bak, sakin ol anlatacağım sana her şeyi.” dedi. “Zamanında yara almıştı insanlık, o yüzden biz böyle ayrı düştük. Dünyanın her bir yerine dağıldık. Tekrar insan olmak için yüzyıllardır arıyorum; Sevgi’yi, Özbilinç’i, Korku’yu, Belirsizlik’i.” Ya sen dedim, sen de kimsin? “Ah evet kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Kötülük.” Peki saygı nereye gitti dedim. “O lanetlendi, uzak kalmalı bizden” dedi. Peki ben kimim de beni arıyorsun dedim. “Sen bizim insan olmamız için en önemli kişisin ‘Yalnızlık’sın sen” dedi. Kafam karışmıştı, ne yani ben insan değil miydim? “Zamanımız kısaldı son 30 saniye” dedi Sevgi. “Hadi el ele tutuşup daire oluşturmalıyız” dedi Kötülük. Birden el ele tutuşup daire oluşturduk, Saygı bizi izliyordu, gözleri yaşlı. El ele tutuştuğumuz anda büyük bir ışık hüzmesi kapladı ortalığı. Kimseyi göremiyordum. Karanlık her yer çok karanlık. Birden bir ses duydum. Gözlerimi açtığımda alarmım çalıyordu saat 07.00’dı. Ağlamıştım gözümden yaş akıyordu. Bu kâbus muydu? Yoksa gerçekten ben artık insan mı olmuştum ayırt etmek çok güçtü. Zaten her hâlükârda “Yalnızlık” değil miydim yine öyle yaşamaya devam edecektim. Gerçek olup olmadığımı bilmeden...