Lavinya Dergisi

ENKAZ ALTINDA KALAN HAYALLER
Öykü KUCUR

Çiçeklerin açtığı yerde umutlar; kitapların olduğu yerde yarınlar yatar.

İnsan hayalleri uğruna alıştığı hayatından bir çırpıda vazgeçer mi? Ben geçtim. Hayallerim için her şeyimi geride bıraktım. Doktor olmak için hayattım boyunca hep çalıştım. Yaklaşık üç sene önce de bunu başardım sayılır. Yani en azından Tıp Fakültesi’ne girebildim. Üç senedir ailemden uzakta hayatta kalma ve doktor olma mücadelesi veriyorum. Ama çok az kaldı. Kız kardeşim bu sene üniversite sınavına girecek ve ailem İstanbul’a benim yanıma gelecek. Üç aya yakın zamandır onları hiç görmedim. Bu yüzden 6 Şubat saat sabah sekize uçak bileti aldım. Ama onlara haber vermedim. Çünkü sürpriz yapacaktım. Sabah kalkınca gidip onlara küçük hediyeler aldım. Eve gelince güzelce valizimi hazırladım. Kirli eşyalarımı da yıkayabilmek için yanıma aldım. Annem onları güzelce yıkar ve ütülerdi. Ben de temiz temiz giyerdim. Akşam annemlerle görüntülü konuştuk. Onları görünce içimde garip bir his oluştu. Sanki kalbime bir ağrı saplandı. Özlemdendir diye düşündüm. Telefonu kapatırken annem: “Seni çok seviyorum. Kendine iyi bak.” dedi. Veda eder gibiydi sesi. Kalbim acıdı resmen. İçimden haber vermek geldi. Ama söylemedim. Telefonu kapatıp hemen yattım. Yatağımda gece boyu dönüp durdum. İçimde büyük bir döküntü vardı. Bu döküntü beni asla uyutmuyordu. Ben de çok zorlamadan kalkıp hazırlandım. Saat sabah beşti. Bir taksi çevirdim. Taksici, “Nereye?” diye sordu. “Havaalanına” diyerek yanıtladım onu. “Gerçekten takdir ettim sizi. Bu genç yaşınızda bu kadar duyarlı olmanız çok özel.” dedi. “Anlayamadım.” diye karşılık verdim adama. “Deprem bölgesine gitmiyor musunuz siz?” diye sordu. “Ben bilmiyordum. Nerede olmuş ki?” diye sordum. “Elbistan merkezli deprem olmuş. Maraş başta olmak üzere 7 şehrimiz komple etkilenmiş.” dedi. Bütün bedenim uyuştu. Benim ailem de Maraş’taydı. Onlara ya bir şey olduysa ihtimali beynimi kemirirken telefonuma sarıldım. Annemi, babamı ve kardeşimi defalarca aradım ama açan olmadı. Havaalanına geldiğimde taksiciye ücreti ödeyip hemen uçağı bekleme alanına gittim. İnsanlar yardım amaçlı gidiyordu. Ben ise belki enkaz altındaki ailemi aramaya. Uçağa bindiğim andan inene kadar ailemi aramaya devam ettim. Açan olmadı ne yazık ki! Evimin yolunu tuttum. Evimin yolu derken alışkanlık. Artık ne ev kalmıştı ortada ne de yol. Her yer harabeye dönmüştü. Şehirdeki tek ses yaşayanların feryadıydı. Hemen bizim evin önüne gittim. Seslendim, seslendim ama duyan da olmadı cevap veren de. Evimin önünde tam on beş gün bekledim. İlk başlarda ailemi canlı bulmak için dua ediyordum. Ama onuncu günden sonra sadece bulmayı diledim. En azından mezarlarına gidebilmek için sadece bulmak istedim. On beşinci gün enkaz altından toplam yedi cenaze çıkarıldı. Bunlardan üçü benim ailemdi. Çok seslendim kalksınlar diye. Hatta sözler verdim onları bir daha üzmeyeceğim dair ama nafile. Benim hayallerim vardı. Mezun olurken ailem beni gururla izleyecek belki gözleri dolacaktı. Kepimi havaya atar atmaz onlara sarılmaya gidecektim. Sonra birini sevecektim. Bunu ilk önce kardeşime anlatacaktım. O bana aklı verecekti. Belki onu yemeğe davet edip anne ve babamla tanıştıracaktım. Babam onu sevecek ama mutlaka kusurlar bulacaktı. Birçok noktada çatışacaktık. Ama en sonunda kabullenecekti. Beni istemeye geleceklerdi. Beni verirken babamın boğazı düğümlenecek, gözleri dolacak ama bana belli etmeyecekti. Gelinliğimi annem seçip düğünüme beni o hazırlayacaktı. Ayakkabımın altına kocaman adını yazacaktı kardeşim. Düğünümde babamla dans edecektim ben. Düğün sonunda aileme veda ederken çok ağlayacaktım. Bu yüzden evli uyandığım ilk sabah kahvaltıya onlara gidecektim. Çocuğum olacağını ilk önce kardeşime söyleyecektim. Hamileliğim boyunca hep anneme nazlanacaktım. Bebeğimi en çok onlara emanet edecektim. Ama bunların hiçbiri olmayacak artık. Hatta bunları geçtim sadece seslerini duymak istesem o bile olmayacak. Çünkü artık aradığımda onlara ulaşamayacaktım. Ben Zehra Doğruer. Dört kişilik bir ailenin ilk göz ağrısıydım. Şimdi ise sadece Zehra’yım. Artık ne bir ailem ne de bir evim yoktu. Elimde avucumda sadece anılarım vardı. Beni ben yapan her şeyimi 6 Şubat günü enkazın altında bıraktım. Ama asıl enkazın altında kalan ben oldum.