Lavinya Dergisi

HEPİMİZ BİR MASADA
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Düşüncelerle düşlerin birbirinin içine düşüp, bu dipsiz boşluğa beni de düşürmeye çalıştıkları bir zamandaydım. Gerçekliğin içine düş zerrecikleri serpiştirilmişti, o yüzden inanasım gelmiyordu. Geriye sayan bir zaman mekanizmasının içindeydim, beynimin içinde masalların teker teker geçit yaptığı bir şölen havası esiyordu. Alışkın olmadığımdan bu coşkulu hâle, bir şaşkınlık da vardı üzerimde. Buydu galiba, özne yerine nesne gibi davranmamın sebebi. Velhasıl kelâm, direnmenin de lüzmu yoktu. Düşüncelerle düşlerin arkasına düşüp, o boşluğa bırakıverdim kendimi. Aşağılarda bir yerde bir sofra kurulmuştu ve masanın etrafı da geçmişimden kesitlerle doluydu. Ben ve bugünüm için iki kişilik yer açılmıştı ve bizi gördükleri anda bir hareketlenme oldu masada, geçmişim ayağa kalktı, bizi ayakta karşıladı. Geçmişimden kesitler ve bugünüm, belki de geleceğim aynı masada oturup sohbet mi edecektik? İlginç bir toplanmaydı bu. Selamlaşıldı, tokalaşıldı derken karşı karşıyaydık işte. Hepimiz bir masada. Geçmişim de bendim, bugünüm de ve daha uzakta bekleyen geleceğim de. Ama sanki hepsinden uzaktım da seyirciydim ben onlara. Seyrediyordum, meraklı gözlerle sadece seyrediyordum. Geleceğime taşınma ihtimali olan bugünüm gülümsüyordu geçmişime. Geçmişim de karşılık veriyordu bu gülümsemelere. Herkes yerinden memnun görünüyordu, bir sorun yoktu demek ki. Bir yanımda bugünüm, gözleri parıl parıl, gülümsemesi taze. Bir diğer yanımda geçmişim, gözleri buğulu, gülümsemesi biraz keşke... Ve ben ortalarında... Geçmişim değerli kılmıyor muydu bugünümü? Bugünüm aratmıyordu ki dünümü. O zaman kadehler kalksın havaya, Otururken hepimiz bir masada!