Lavinya Dergisi

HAMLET VE İNTİKAM
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

İntikam: “Öç.” Trajedi: “Bir tiyatro deyimi ağlatı.” Shakespeare’in en ünlü oyunu Hamlet, işte bu iki kelimenin birleştirilmesiyle kurgulanmıştır. Basit ifade şekliyle, bir intikam trajedisidir. Hamlet’in Danimarka Kralı olan babası, hem tacına hem de karısına el koyan kardeşi Claudius tarafından öldürülmüştür. Babanın hayaleti ortaya çıkmış ve prens oğluna her şeyi açıklamıştır. Böylece oğlu Hamlet’e cinayetin, gaspın ve zinanın intikamını alma yükümlülüğünü vermiştir. Hamlet zaten melankolik, esrarengiz ve içsel çatışmaları olan bir karakterdir. İlmek ilmek işlediği planların, ayrıntıların ve zamanın sonundaysa intikamını almasıyla bilinir. Ancak bedel olarak prensin kendisi dâhil herkes ölmektedir. Bugün dahi alkışlar eşliğinde izlenen oyun, kaynağı, tarihi, olay örgüsü incelendiğinde hayran bırakmaktadır. Ayrıntılar, okuyan ve izleyende gizlidir. Fakat bizim şu anki odağımız ana fikir olan; öç almak her insanın hakkıdır düşüncesidir. Öyle midir? Kimi düşünürlere göre intikam duygusu, evrimsel süreçte oldukça yararlı bir amaca hizmet etmektedir. İnsanların derinden yara almasına neden olan söz, davranış, kötü emareler karşısında incinmesi onda bu duyguyu ortaya çıkarmaktadır. Bireyi harekete geçiren duygusal tetikleyicidir. Karşılaşılan bu tür eylemlere verilen cevaplar zevk vermektedir. Kimi düşünceler ise bu duygunun zararlı edinimlere yol açacağı yönündedir. İntikam hissinin insanı kasıp kavurduğu iyi bilinir. Peki, affetmek ne kadar etkileyicidir? Zalim, devamlı affeden âlimi görünce kendine ne denli çeki düzen verir? Yoksa “Arsızlık nasıl olsa…” ile başlayan cümlelerden mi gelir? Herkes yaşattığını yaşar mı? Sabır ve sessizlik neden tek tarafa yazılı gibidir? Tahammül ettikçe kötüler azmaz mı? Velhasıl ödeşmek gönlü ferahlatmaz mı? Dili uzun olana had bildirilmez mi? O yapınca iyi ve güzel olan başkasına hak doğurmaz mı? Prens, Kralın intikamını alamaz mı? Bu onu kötü biri yapar mı? “Kendi içindeki dikenler kanatsın vicdanını.” dedi Hamlet, yazdı Shakespeare. Eski bir inanışa göre: “Her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş.” Okundu bir diğer replik. Hakkı var mıydı Claudius’in can yakmaya ve dâhi can almaya? Ve yine yetkisi var mı bugün insanoğlunun diğerini yaralamaya? Sıfatı ne olursa olsun, bile isteye alev saçmaya? Kırmızıçizgilerine gülümseyerek basmaya. En hassas noktalara ateş atmaya? O zaman intikam duygusu güzel bir şey galiba. Unut gitsin diyenlere aşk ola. Dileyen hakka bırakır da. Bazısı karşısındakini yok sayarak zarifçe intikamını almakta. Lakin içi soğumayan varsa an gelince elbette hatırlatmakta. Bir damla, bir damla daha azalan senin kanın olmakta. Kendi içinde vicdanı olmayana diken etki etmez ki. Her bir cümle dikkatle okuna. Denklem net. Yaşanılan misli ile yaşatılmakta.

 “Olmak veya olmamak işte bütün mesele bu."
 Öç, trajedi, Hamlet…
 İntikam almak mı külfet?
 Satırlara göre değil, tartışılır ama he heyttt!