Lavinya Dergisi

NEDEN KAOSTAN BESLENİYORUZ?
Şaha ÇİMEN

Her şey insanın kafasının içinde başlar ve biter.

Cuma gecesi, Pençe Kilit Operasyonu'nun ardından aldığımız şehit haberleri yüreğimizi derinden sarsıyor. Mehmetçiklerimizin kaybı, insan hayatındaki yankılarıyla adeta iç içe geçmiş durumda. Evimizde, televizyonun karşısında ya da telefon elimizde, yanı başımızdaki insanlardan gelen şehit haberleriyle yüzleştik. Bu haberler canımızı acıttı, içimize işledi. Kimimiz konuşarak dertleşti, çoğunluğumuz ise sosyal medyada hissiyatını dile getirdi. Gecenin sonunda, yorgun düşmüş bedenlerimizi uykuya teslim ettik. Bizim dışımızda uykuya dalmayan 9 aile vardı o gece. Onlar, 9 şehidimizin aileleri. Göremesek de, yüreklerinin nasıl yandığını tahmin etmek zor değil. Şehit vermenin acısını bir nebze olsun anlayabiliyorum. Bu ailelerin yaşantılarının artık eskisi gibi olamayacağını da biliyorum. Evlat acısının zorluğunu duymuştum daha önce, ancak şimdi bu acıyla yüzleşen ailelerin içinde olmak, gerçekten düşündürücü. Daha önce bir evlat toprağa vermedim, dolayısıyla bu acının derinliğini tam olarak bilemiyorum. Ancak bu tür olaylar karşısında kendime şu soruları sıkça soruyorum: Neden bazıları düzgün bir yaşantı sürecek diye bazıları acı çekiyor? Neden bazıları yaşayacak diye bazıları ise ölmek zorunda bırakılıyor? Neden bazıları savaşın korkunç yıkımını yaşamak zorunda kalıyor? Neden devletler birbirine devamlı olarak boy gösterecekler diye bebekler, çocuklar savaş gerçeğiyle yüzleşiyor? Neden bazı kesimler toprak ya da devlet kurma adına isyan edince, bazı insanlar doğup büyüdükleri vatanlarından olmak zorunda kalıyor? Neden birilerinin canını sıkmasın diye, gecenin bir yarısı bazı ailelerin evine ateş düşüyor? Gerçekten savaş, yıkım, daha fazla toprak parçası mı bizi mutlu ediyor? Mesela yanı başımızdaki insanlarının varlığını neden kabul etmek istemiyoruz? Dil, din, ırk, millet, coğrafya... Neden birbirimizi olduğu gibi kabullenmemizi güçleştiriyor? 100 yıl önce Ahmet'in yaşadığı yerde neden Veli de yaşayamıyor? Neden 21. yüzyılda hâlâ savaşın içindeyiz? Neden hayatlarımıza ölümü yaşamak zorunda bırakılıyoruz? Sonuç olarak, dünyaca neden birbirimizden, sevgiden değil de kandan ve yıkımdan güç alıyoruz? Neden gecenin bilmem kaçında anneler, babalar, eşler, evlatlar göz yaşına boğuluyor... NEDEN “KAOS” tan besleniyoruz?