Lavinya Dergisi

GÖR(E)MEDİĞİMİZ DEĞER
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Hepimizin hayatında sevdiğimiz insanlar bulunur. Hayatımızın belli dönemlerinde bu insanlar hayatımızdan çıkabilir veyahut yeni insanlar girebilir. Her insan sevdiklerini hayatında belli bir yere koyar. Bazen bizim için ön planda, hayatımızın merkezinde olan insanlar farklılık gösterebilir. Kimisi için ailesi ön plandadır. Kimisi için arkadaşları, kimisi için sevdiği insan kimisi için de kendidir. Hayatımızın odak noktası yaptığımız insanı bilerek mi seçeriz yoksa farkında olmadan mı? Her zaman doğru kişiyi seçemeyebiliriz hem de. Çünkü hayatımızda verdiğimiz değeri her zaman alamayız. Ne kadar da kırıcı bir durumdur bu. Bir insana değer veririz. Onu çok severiz, önemseriz, her zaman onun iyiliğini düşünürüz. Hasta olduğunda kontrol ederiz. Onun mutluluğu ile mutlu olur üzüntüsünü paylaşırız. Bir derdi, sıkıntısı olduğunda hemen yardımına koşmak için can atarız. En yakınımız biliriz onu. Zora düşer yardım isteriz, başımız sıkışır hemen ona koşarız. Onun için yapabileceklerimizin sınırı yoktur. Bazen kendimizden bile daha çok düşünürüz onu. Fakat bir müddet sonra fark ederiz ki biz aynı şekilde sevilmiyoruzdur. Verdiğimiz değer karşılıksızdır. İlk başta bunu görmek istemeyiz. Çünkü o insanı o kadar çok seviyoruzdurki onun bencil olduğuna inanmaz ona bunu yakıştıramayız. Bir müddet geçince gözümüz yavaş yavaş alışır. Onun bize bizim ona davrandığımız gibi davranmadığını, bizim ona verdiğimiz gibi değer vermediğini ve bizi asla onu sevdiğimiz kadar sevmediğini görürüz . Önce bu durumu sindirmeye çalışırız kendi içimizde. Canımız yanar, üzülür, kırılırız. Sonra yavaş yavaş kafamızda oturmaya başlar her şey yerli yerine. Hareketlerini anlamlandırırız. Sonra yavaş yavaş soğumaya başlarız o insandan ama hala şans vermek için can atarız. Ona olan sevgimiz yüzünden kendimizle çelişiriz. Ona bir daha hiçbir şey anlatmayacağım der anlatırız, onunla konuşmayacağım der konuşuruz, ona bakmayacağım der bakarız. Hele ki karşımızdaki insan bizi manipüle ediyorsa çok daha fazla çelişiriz. Öyle kolay kolay bir insanı hayatımızdan çıkaramayız tıpkı kolay kolay hayatımıza almadığımız gibi. Eğer böyle durumlardan çok mustaripsek hayatımıza giren insana çok daha fazla dikkat ederiz. Çünkü elbette ki aynı şeyleri tekrar yaşamak istemeyiz. Bu yüzden dikkat ederiz hayatımıza alacağımız kişilere. Tabi her zaman hayatımıza giren insanları seçemeyiz. Ailemizi, çocuklarımızı koyduysak hayatımızın merkezine onların bize bunu yapması daha da derinden yaralar bizi. Hem onları her ne kadar istesek de tamamen çıkaramayız hayatımızdan. Bir süre sonra da kabulleniriz zaten. Bu durum her kim olursa olsun çok zor bir durumdur. Ailenin, çocuğunun, eşinin, arkadaşının sana senin verdiğin kadar değer vermemesi hafife alınacak bir durum da değildir üstelik. Tüm bunları kim olursa olsun bir süre sonra kabulleniyoruz ve hayatımızdan çıkarabileceğimiz bir insansa zor ve yavaş bir süreç dahi olsa. Ve en sonda bize kalan ise bir parça hayal kırıklığıdır. O insan hayatımızdan çıkar ama yeni giren insana da çok değer verir, onu çok sever ve önemseriz. Çünkü biz insanların hatalarımızdan ders çıkarmak gibi bir huyumuz yoktur.