Lavinya Dergisi

BÜYÜMEK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Gerçekten büyüdüğünüzü ne zaman anladınız? Büyümek hem fiziksel hem zihinsel hem de duygusal bir durumdur. Büyümek yalnızca yaşımızın artması, boyumuzun uzaması değildir. Büyümek aynı zamanda sorumluluk almak, gelecek için kaygılanmak, çocukken çok masum gelen hayatın ve insanların masum olmadığını anlamaktır. Genelde küçükken tek derdimiz oyun oynamaktır. Üzüldüğümüzde en büyük şey oyuncaklarımızın kaybolması veya kırılması olabilir. O yaşlarda ağlayarak ailelerimize istediğimiz her şeyi yaptırabiliriz. Gözler hep bizim üzerimizde olur. Misafir geldiğinde veya misafirliğe gittiğimizde herkes bizle ilgilenir, bizimle oyunlar oynar, bizi severler. Çocukluk böyle geçer. Okul çağına geldiğimizde ise artık derdimiz oyundan çok derslerimiz olur. Okula gittiğimiz andan itibaren artık hayatımız değişmeye başlar. Bazı şeylere ayırdığımız vakit azalır. Oyun oynamak yerine ödev yaparız. Çizgi film izlemek yerine eğitici videolar izleriz. Okuldan dolayı ailemizi az görürüz. Okul ortamında arkadaş ediniriz. Orası bizim ikinci evimiz, içindekiler de ailemiz olur. O zamanlar kalbimizde kötülük yoktur. Herkesle arkadaş oluruz. Herkesi severiz. Bazen sevmediğimiz insanlar da olur ama çocuk olduğumuz için bunu önemsemeyiz. Daha sonra ilerleyen yaşlarda okulla daha çok ilgileniriz. Her şeye olmasa bile bazı şeylere artık aklımız ermeye başlar. Yavaş yavaş o eski masumluğumuzu, iyimserliğimizi kaybederiz. Biz büyüdükçe dünyaya ve insanlara bakış açımız da paralel olarak değişiklik gösterir. Arkadaşlarımızı daha dikkatli seçeriz. Birilerini sevmememizin nedenini biliriz. Nerede nasıl davranmamız gerektiğini, neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmeye başlarız. Sonra bir sınavla karşılaşırız. Onun için çok çalışırız. Emek sarf ederiz. Çünkü bu sınav bizim geleceğimizi ve hayallerimizi etkileyecektir. Bu aşamada yavaş yavaş kendi kararlarımızı almaya başlarız. Bu yaşımıza kadar her ne kadar sanki kendi kararlarımızı alabildiğimizi sanıyorsak da bu elbette ki ailemizin kontrolü altındadır. Sınavdan çıkarız, sonuçlar açıklanır ve biz artık bir karar vermek zorundayızdır. Elbette hepimiz kendi kararlarımızı verebilecek kadar şanslı olamayabiliriz. Bu aşamada ne okumak istediğimiz, nerede, ne şartlarda okumak istediğimiz bazılarımızın kendi elinde olduğu kadar bazılarının da yine ailesinin kontrolü altındadır. Her ne karar vermiş olursak olalım bu saatten sonra aldığımız kararın arkasın da durmak ve bunun sorumluluğunu almak zorundayızdır. Elbette ki hepimizin hayatı aynı değildir. Bazılarımız ailelerimizden uzaklaşır bazılarımız ise onlarla yaşamaya devam eder. Sonuç ne olursa olsun artık kendi işlerimizi kendimiz halledebileceğimiz yaşa gelmişizdir. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak zorunda kalırız. Sorumluluklarımız artar, düşüncelerimiz değişir, bir şekilde kendi hayatımızı oluşturmaya başlarız. Yetişkin olmaya adım adım yaklaştığımız için gelecek hakkında düşünür ve onun için bazı adımlar atarız. Çabalar, uğraşırız. Çocukken düşündüğümüz tek şey kendi mutluluğumuz iken artık ailemizin mutluluğunu, onların bize olan güvenlerini ve bizimle gurur duymalarını düşünürüz. Hayatımız da elbette ki git gide zorlaşmaya başlar. Özellikle ailemizden uzakta okuyor veya yaşıyorsak artık yapayalnızız demektir. Kendi ayaklarımızın üstünde durmak, kendi paramızı kazanmak, hastalanınca hastaneye kendimiz gitmek, bir şeye ihtiyacımız olunca kendimiz yapmak zorundayız. Karşımıza çıkan zorluklarla tek başımıza mücadele etmek zorundayız. Bu evrede ailemizden ve çevremizdeki insanlardan hem maddi hem de manevi bir yardım bekleriz. Yeri gelir cebinimizde para kalmaz, yeri gelir hastalanırız, yeri gelir kalbimiz kırılır ve tüm bunlar eskiden olduğu gibi oyun oynayınca ya da annemize sarılınca geçmez. Üstelik tüm bunları da sırf ailemiz üzülmesin, endişelenmesin diye onlara söylemeyiz. İşte yavaş yavaş büyüdüğümüzü anlarız. Artık hayat bizim için daha zordur. Artık yavaş yavaş bazı güçlüklerle tek başımıza göğüs germeye başlarız. Hayatı, insanları tanırız. Artık kimseye ağlayarak bir şey yaptıramayız ya da girdiğimiz ortamda sürekli ilgi odağı olamayız. İnsanları tanırız. Nasıl bencil, iki yüzlü, çıkarcı, acımasız olduklarını görürüz. Küçükken ailelerimizin bizi “Aman çocuğum arkadaşlarınıza dikkat edin. Kimsemin verdiğini yiyip içmeyin” diye neden uyardığını daha iyi anlarız. Bir zamanlar bize bunlar saçma gelirken ailelerimizin her şeyi bildiğini ve sadece bizi korumak istediklerinizi anlarız. Elinde sonunda hepimiz büyürüz. Her ne kadar büyüdükçe sonsuza kadar çocuk kalmayı dilesek de... Önemli olan büyümek değil büyüdüğünü ne zaman anladığındır. Ve biz büyüdüğümüzü ailelerimize hak verdiğimiz zaman anlarız.