Lavinya Dergisi

ORMANLARIN KRALI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Orman ve kral… Aslanlardan daha güçlü, hızlı ve yetenekli hayvanlar vardır. Lakin onlar varken neden aslanlar kral olmuştur? Bu basit cümleye cevap aramış mıdır zihinler? Var mıdır bu konuda bilinen veyahut bilinmeyenler? Üstelik hepsi savanada yaşarken! Ormana bu kadar uzak ve ilgisizken. Bir de kraliyet ve ihtişamında popüler sembolü haline gelmişken! Taç ve unvan kimden? Rivayetler yazılır çizilir, kulaktan kulağa söylenir. Bir görüşte denir ki, propaganda ve akıldır onları bu konuma getiren. Nihayetinde av peşinde koşmakla başlar serüven. Ceylan, tavşan, maymun… Sabah, öğlen, akşam yemeği, doğanın kanunu ve dengesi. Her biri kaçar ağaçlara, biri çalılarda saklanır, öteki kavuğa girer, diğeri dala tırmanır. Böylece canlarını üçü de kurtarır. Yüzyıllardan bu güne ağaçları adaletin temsilcisi, ormanın asıl kralı sayar hayvanlar bu şekilde. Fakat aslanlar bir çözüm bulmalı, aç kalıyorlar bu döngüde. İsyan çıkarmışlar bir çırpıda, toplanıp ayaklanmışlar ormanın ortasında. “Ey orman ahalisi ağaçlar oksijenimizi tüketiyor, yaprakları böcek saçıyor, bedenleri çok yer kaplıyor. Bir çözüm bulunsun.” diye haykırmışlar sevimsizce. Zürafaların lideri karşı çıktıysa bile “Madem ağaçlar dost neden yapraklarını yiyorsun?” sualine kalmış o da sessizce. Hipopotamı, antilobası, iguanası çok akıllarına yatmadıysa da otoriteye karşı çıkamamışlar bakmışlar öylece. O kadar çok, içten, durmadan anlatmışlar ki aslanlar, sonunda tüm orman inanmış hikâyeye. Böylece küçük ağaçlar, çalılar, otlar yok edilmiş orman sakinlerince. Zamanla boş kalan topraklarda aslanlar cirit atmış ve avlarını kaçacak bir delik olmadan yakalamış. Bahtiyar aslanlar gülmüş durmuş, mideleri tıka basa dolmuş. Güzellik olsun diye, yıllık izne çıkacakları zaman yetkilerini minik hayvanlara devreder olmuş. Ne de olsa artık kral oymuş. Orman ve kral. Aslanlardan daha güçlü hayvanlar ve asıl kral ağaçlar. Hayatın ta kendisi kandıran ve kandırılanlar. Şöyle bir bakılsın insanoğlunun yetkilerine! Ayak kaydırma heveslerine! Cehalet revaçta! Ders dediğin plazaların tepelerinde, asansör kulislerinde, kapı önlerinde yapılmakta. İnsan, kaplan, yılan, gergedan daha mı az korku salmakta? Becerileri eksik mi ola? Akıl bugün pek çok makama şaşırmakta! Makam dediğin sadece kariyer olmamakta! Şu gönüllere kurulan sahte taht, bazılarına sessiz kalmak, kendini tekrarlamak, elbette susmak! Şehirde ve dâhi ormanda, anlaşılan doğru yalanlar, başkalaşmalar, mış gibi yapmalar ile minicik karınca dahi kral sayılmakta!