Lavinya Dergisi

HATA
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

“Son pişmanlık fayda vermez” diye bir atasözü vardır. Bu atasözü de diğerleri gibi oldukça doğru olmakla beraber herkesin bildiği fakat kimsenin uygulamadığı bir atasözüdür. Elbette hepimiz insanız ve hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hayatımız boyunca birçok hata yapmış birçok pişmanlık yaşamışızdır. Yaptığımız hatalardan kimi zaman ders çıkarıp bir daha tekrarlamamış kimi zaman da aynı hatayı tekrar tekrar yapmışızdır. Bizi diğer canlılardan ayıran en yegâne özelliğimiz aklımızdır. Akıl adeta bize verilmiş bir nimettir. Hareketlerimizi düşünmek, sorgulamak, doğurabileceği sonuçları tahmin etmek de bize kalmıştır. Fakat tüm bunları düşünebilirken neden hâlâ ısrarla hata yaparız? Öncelikle hata bir kere olur. Bir hatayı birden fazla tekrarlıyorsak o artık hata değildir kaybetmeyi göze alış veyahut alışkanlıktır. Hani hata yaptığımızda, ki bu özellikle bir insana karşıysa özür dileriz ve bir daha olmayacağını söyleriz ama tekrar yaparız ve tekrar tekrar… Bu durum böyle gittikçe bu artık alışkanlığa dönüşür. Karşımızdaki insan artık onu hatadan saymayı bırakır ve yavaş yavaş bize olan tahammülü azalır. Bu diyelim ki bir insana karşı değil de kendimize karşı bir hata ise ve sürekli tekrarlanıyorsa o zaman da kendimize güvenimiz azalır. Ve artık yaptığımız hatayı ben böyleyim diyerek kabul etmek zorunda kalırız. Bu hataların boyutu ve değeri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Biz insanoğlu olarak o kadar nankör ve benciliz ki hata yaptığımızda karşımızdaki insan artık bizi affetmeyi bıraktığında onu suçlarız. Bahaneler üretiriz ama asla kendi hatamızı görmek istemeyiz. Bazen bu hataları farkında olmadan tekrarlarız. Mesela birine karşı yalan söyleriz ve yakalanınca bir daha olmayacağını söyleriz. İkinci defa söylediğimizde içimizde çok küçük de olsa pişmanlık olmaya başlar ve tekrar o hatayı yapmayacağımıza söz veririz. Üç, dört, beş derken her ne kadar söz versek ve pişman olsak da o girdaba girmiş bulunuruz. Tabii ki hatayı tekrar edip etmemek de insanın huy ve karakterine kalmış bir durumdur. Mesela başıma gelen bir olaydan bahsetmek isterim. Bir gün hastaneye gitmiştim. Adım okunduğu vakit doktorun odasına girdim. Muayene olacaktım ve uzanmam gerekiyordu. Ben içeri girdiğim vakit bir kadın da içerdeydi. Ben tam uzanacağım sırada kadın yanlışlıkla paltosu ile masanın üzerinde duran gözlüğü devirdi. Bunu fark etti fakat almadı. Ben de fark ettim fakat ben de almadım. Daha sonra uzandığım vakit doktorum bana gözlüğü yerde gördüğümü fakat neden almadığımı sorduğu zaman ona bir cevap veremedim ve çok utandım. Bu benim için bir hataydı. Ve o günden sonra asla yere düşürdüğüm bir şeyi almamazlık yapmadım. Çünkü evet insanım hata yaptım ama hatamdan ders çıkardım. Bu yüzden hatamı suçlamadım, sitem etmedim ve başıma iyi ki bunun geldiğini ve bana bir ders olduğunu düşündüm. Hatayı suçlamak diyorum çünkü biz suçlayacak birini bulamayınca ya Allah’a sitem eder “Bu neden benim başıma geldi?” deriz ya da hatanın kendisini suçlarız. Ama hatayı kendimizde aramayız. Bazen yaptığımız hatadan çok pişman oluruz. Mesela sinirliyken annemize bağırırız ya da sevdiğimiz bir insan bizi kırdığında ona bir şans daha vermeyiz. Ve bunlar bizde pişmanlığa sebebiyet verir. Bu pişmanlık belki anlık olur belki de hayatımızın sonuna kadar devam eder. Her ne kadar sürerse sürsün biz ders çıkarıp düzeltmeye çalışmadığımız sürece son pişmanlık fayda vermez.