Lavinya Dergisi

BABA
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Hani derler ya kızların ilk aşkı babasıdır diye bu acaba doğru bir söz mü? Hayata gözlerimizi açtığımızda ilk gördüğümüz kişiler anne ve babamız olur. İlk onları tanırız. Birçok ilkimize onlar şahit olur. Bebekken belki bizi çok severler fakat yaşımız ilerledikçe bu durum değişebilir. Ya da bebekken bizi öpüp koklayan bizimle oyun oynayan babalarımızın yaşımız ilerledikçe bize sevgilerini gösterme şekilleri de değişebilir. Tabi ki her insan bir olmadığı gibi her baba da bir değildir. Yalnızca baba değil bizim babamızla olan ilişkimiz, sevgimiz, iletişimimiz ve samimiyetimiz de değişiklik gösterebilir. Burada şunu çok rahat bir şekilde ifade edebilirim ki her kız çocuğu maalesef ki şanslı değildir. Gerçekten de hayatımızda ilk aşkımız babamız olabilir çünkü hayatımıza giren ilk erkek babamızdır. Biz kadınlar fıtratımız gereği ilgiyi, sevgiyi ve şefkati çok severiz. Bunların hayatımızdaki ilk erkek tarafından gelmesi de bizim için oldukça önemlidir. Daha küçük bir kız çocuğu iken babamız bize çok güçlü, bilgili, zeki ve sevecen gözükebilir. Korktuğumuz zaman ona sığınırız. Çünkü biliriz ki o bizi her kötülükten koruyabilir. Bilmediğimiz bir şeyi hemen ona sorarız çünkü her zaman onun cevabı bildiğini düşünürüz. Küçükken her konuda ondan yardım isteyebiliriz. Onun bize her zaman yardım edeceğini, ortada bir problem varsa onu halledebileceğini biliriz. Gece yatağa girdiğimizde evde babamızın varlığını bildiğimizden rahatça uyuyabiliriz. Yaşımız ilerledikçe aramıza mesafe girer. Biz yavaş yavaş kadınlaşmaya ve ondan uzaklaşmaya başlarız. Belki kendi ayaklarımız üstünde durmayı öğrendikçe ona olan ihtiyacımız azalır. Kendi işimizi kendimiz halleder, bilmediklerimizi kendimiz öğreniriz. Hayatı öğrenmeye başlarız yavaş yavaş ve bu durum onların hoşuna da gider çünkü kendi ayaklarımız üstünde durmak, işlerimizi kendimiz halledecek duruma gelmek onlara bizim büyüdüğümüzü gösterir. Ama babaların bilmediği bir şey vardır. Biz her ne kadar büyüsek de içimizdeki o narin, korunmaya ihtiyacı olan, babasına ihtiyacın olan küçük kız çocuğu asla büyümez. Hani dedik ya bazı kız çocukları diğerleri kadar şanslı değildir diye. Mesela babasına hiç sarılmamış, babasını hiç öpmemiş, babasıyla sırlarını paylaşmamış, babasına bir şey söylerken veyahut isterken bir yabancıdan ister gibi utanarak, sıkılarak isteyen kız çocukları da vardır. İşte o kız çocuklarına o kadar ağır gelir ki babana bir yabancı gibi hissetmek… Her insanın hayatında yolunda gitmeyen şeyler olduğu zaman anlatacak oturup dertleşecek birini ararlar ya bazen de babalarımızı ararız. Çünkü o bizim güçlü, ağlamayan, her şeyi halledebilecek olan babamızdır. Onunla konuşsak sanki her şey düzelebilir. Belki bir kere bize sarılsa, saçlarımızı okşasa, öpse ve yanımızda olduğunu her şeyin düzeleceğini söylese düzelirdi her şey. Bazı babalar da babalığı sadece evde bir erkeğin olması veya para vermek olarak görürler. Ama maalesef ki babalık para vermek değildir. Yalandan nasıl olduğunu sormak ama cevabını umursamamak değildir. Eşine yaranabilmek için ilgilenme taklidi yapmak ama asla umursamamak değildir. Babalık yürekte olur. Kızının canı acıdığında senin de acımasıdır. Kızın uzaktayken onu özlemek, merak etmek, ona nasıl olduğunu sorduğunda iyiyim dese bile kötü olduğunu bilmektir baba olmak. Biz ebeveynlerimizi seçemeyiz elbette ki ama ailelerimiz bizi seçebilir. Mesela anne baba olmaya hazır değilse çocuk yapma kararını erteleyebilir. Ya da çocuğuna bakamayacaksa, onu eksik, güçsüz, sevgiden mahrum büyütecekse çocuk yapmayabilir. Çünkü o çocuk hayatı boyunca yaşadığı her şeyi buna yorabilir. Babası tarafından sevilmeyen bir kız çocuğu özgüvensiz olabilir. Sevgiyi tatmadığı için yanlış ilişkiler kurabilir ve bundan çok daha fazlası da olabilir. Bir kız çocuğunun babasından istediği tek şey merhamet ve bolca sevgidir ve eğer bunu yapamayacaksa bence bazıları baba olmamalıdır. Şu unutulmamalıdır ki bir kız çocuğunun ilk aşkı babası olduğu gibi ilk hayal kırıklığı da babası olabilir.