Lavinya Dergisi

HEPİMİZ İÇİN…
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Ben şimdi o tozlu ve karanlık yollardan yine geçeceğim. Hep böyleydi benim hayatım dönüp dönüp başa sarmakla geçti yıllar. Yaşadığım şeyleri tekrar tekrar yaşamakla ömrümü bitirdim. Derseniz ki kaç yaşındasın? Derim ki ruhumu erken kaybettim hayattan biyolojik yaşım henüz genç. Öyleyse yaşamaya devam mı?


Mecburen devam ediyorum bazı şeylere. Uyanmak, yemek yemek, yaşamak, gülmek, konuşmak gibi şeyleri mecbur yapmak zorundayım.


 Oysa yaşamak bir mecburiyet değildi aslında. Yaşamak, hakkıyla zamanı değerlendirip her anını dolu dolu ve içine sinerek, bir yere yetişmek veya bir şeylere yetmek için değil de kendin olduğunu anlamak için bir yola çıkıp o yolu sonuna kadar hakkıyla yürümekti. Elbette zor zamanlar olacaktı yaşantımızda ki oluyordu şu an bir çoğumuzun hayatında. Kimimiz sağlığından muzdarip şifa bekliyor, kimimiz sevdiğinden ayrı ondan bir haber bekliyor, kimimiz başarı için uyumuyor çalışıyor, kimimiz kinine yenilip yanlışlar yapıyor… Her halükarda bir savaşın içindeyiz hayatla. Nereye ve nasıl olduğunu son ana kadar anlamayacağımız bir savaş ve herkes ya çok güçlü olduğunu düşünüyor ya da bıkıyor, yoruluyor bunca hengameden.


Oysa sakince bir hayat sürmek kimin hayali değil ki… En deli kanlı en çılgın olanımızın bile içinde bir yerden sonra dinginlik ve sakinlik var. Bu koşturmaca sizce de fazla değil mi kısa ömrümüze? Kim nereye yetişecekse yoluna engel koymak yerine yetişeceği yere kadar yardım etmek değil mi insanlık?


Sorgulamadan edemiyorum bazı şeyleri. Bunca şeyi niye yapar ki insan? Kini olan neden kinlenir? Hırsı olanın hırsı neden bu kadar ağır? Sevmenin bile bir haddi hududu var, onu bile beceremiyoruz. Dostluğu yaşamak bu kadar zor değil, arkadaş olup dinlemek, dinlenmek öyle aman aman bir şey değil. Bakıyorum etrafıma sevenler gerçekte mi seviyor birbirini? Dostlar dost mu gerçekten? Kin niye bu denli alevli, hırsa kapılmış her insanın gözü dönmüş durmuyor hiçbir yerde. Kanun, kural, örf, adet, ahlak ne kadar umurumuzda?


Yine bir sürü şey yazdım çizdim. Anlaşıldım mı?
Sanmıyorum. Anladım mı bir şeyler?
Umuyorum…


Herkes kadar varım bu hayatta ve herkes kadar yaşamaya çalışıyorum. Yorgunum ve anlayacağınız üzere bir sürü kırgınlıkla doluyum. Hepimizde olan şeyler aslında. Sorumluluk, yük dolu sırtımızda. Kimseye inandıramasakta bizimde geceleri uyku girmiyor gözümüze. Uyumak ruhun ve bedenin dinlenmesidir aslında ama çoğumuz sabaha dayak yemiş gibi yorgun ve halsiz kalkıyoruz. Bu yaşamak mı?


Şikayet etmek değil söylediklerim, şikayet etsem de bazı şeylere faydasının olmayacağını bildiğim yaşlardayım ama dile getirmeden de edemiyorum.


Yaşamak buysa eğer çok yanlış bir düşüncede yaşıyorum. Yaşamak bu değilse çok yanlış yerlerde nefes alıyorum.


Bu düzensizlik düzenini bir şekilde tamamlamayı ve günün sonunda mutlu olacak bir şeyler bulmayı ümit ediyorum.


Hepimiz için…