Lavinya Dergisi
ACI VE BİLGELİK
Tüm insanlık tarihimiz, bilginin peşinde koşanların ayak izleriyle dolu. Denizleri aşan, dağları geçen, karanlık mağaralarda cevaplar arayan insanların bitmeyen bilgi arayışı... Ancak her öğrenme çabası, şüphesiz ki bir bedel gerektirir. Bu bedel, her zaman fiziksel bir emek ya da zaman kaybı olarak yansımaz. Bazen ruhun yaralanmasıyla da kendini gösterir ve bu, kişinin geri adım atmasına, hatta kendi varoluşunu sorgulamasına neden olur. "Öğrenmek, acı çekmektir" düşüncesi, bu yüzden insanın varoluş yolculuğunun bir rehberi niteliğindedir.
Bilgi, insana ışık tutar; fakat bu ışık, zaman zaman göz kamaştırıcı ve yakıcı olabilir. Felsefenin babası sayılan Sokrates'in "Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" sözü, bilginin sonsuzluğunu ve bu yolda insanın katıksız cehaletiyle yüzleşmesinin kaçınılmaz olduğunu gösterir. Bu yüzleşme, bir tokat gibi çarpar insanın yüzüne. Öğrendikçe daha fazla soru sorarız, daha derinlere ineriz ve bu sorgulamalar, huzurumuzu kaçırır, hatta bazen acı dolu gerçeklerle yüzleşmemize neden olur.
Dünyanın en eski hikayelerinden biri olan Adem ile Havva'nın cennet bahçesinden kovulma hikayesi, bu temanın en bilinen sembolüdür. Bilgi Ağacı'ndan yenilen bir meyve, insanı Tanrı'nın bilgisine yaklaştırırken aynı zamanda ölüm, acı ve sürgünle cezalandırmıştır. Bilmek, saf mutluluğun kaybıdır; cehaletin tatlı huzurundan, bilincin sert kayalıklarına doğru sürüklenmektir.
Kendi hatalarımızı, zaaflarımızı ve korkularımızı öğrenmek acı vericidir. Bu yüzden çoğumuz, kendimizden kaçmak için türlü yollar ararız: Kendimizi oyalayacak uğraşlar, geçici hazlar ya da yüzeysel ilişkiler... Ancak kaçınılmaz olarak bir noktada bilgi bize kendini dayatır. Gerçekle yüzleşmek acıdır, fakat bu acı kaçınılmazdır. Kendini bilmenin getirdiği özgürlük, ağır bir yükle gelir. Özgürlüğün bedeli bilinçtir ve bilinç de acıyı beraberinde getirir. Çünkü bilinç, sadece dünyayı değil, insanın kendisini de sorgulamasına neden olur.
Nietzsche'nin dediği gibi, "Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir." Öğrenmenin acısı, aslında bir yeniden doğuşun sancısıdır. İnsan öğrendikçe hem kaybeder hem de kazanır. Kaybettiği cehaletin huzurudur; kazandığı ise bilinçli bir özgürlüktür.
Sonuç olarak, bilginin bedeli acıdır; ama bu acı, insanı özgürleştiren bir aydınlanma sürecinin parçasıdır. Cehaletin huzur dolu karanlığından çıkıp bilinçli bir varoluşa adım atmak, sancılı bir dönüşüm gerektirir. Ancak bu dönüşüm, insanın hem kendini hem de dünyayı yeniden inşa etmesini sağlar. Her öğrenme, bir yara izi bıraksa da o izler, bilgelik yolculuğunun nişanesi olur. Çünkü ancak acıyı göze alabilenler, gerçeğin ışığında cesurca yürüyebilirler. Bilginin yolu engebelidir, fakat sonunda bizi hakikate ve özgürlüğe götüren tek yoldur.
Daha bilge zamanlara …