Lavinya Dergisi

BİR FİNCAN KAHVE
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Hatır: “Düşünme, anımsama, akılda tutma yetisi, bellek, anlık, kalp.” diyor Türkçe sözlük. Adeta insanoğlunun hafızasında nefeslendiği o yemyeşil düzlük. Birine karşı duyulan sevgi ve saygının anlamlandırılmış hali. Bir başka isimle “Tehalük”. Peki, kimlerin hatırı var ahir ömrümüzde? Kime duyulur ince o sevgi. Hangisi canlı, hangi isimler sönük? Aşkların, kardeşliklerin, dostlukların yitip gittiği günümüzde, kaç yıl sürer hatırın nefesi? Şu kırk yıl dedikleri kimin hikâyesi? 

1895 yılında İstanbul’un Eminönü semtinde bulunan, yemiş iskelesinde, kahve yapan Üsküdarlı bilge bir adam vardır. Adamın mekânına her inanıştan insan gelir. Gelenler hem kahve içmek, hem de onun hoş sohbetini dinlemek için uğrar. Günlerden bir gün kahveye bir yeniçerinin yolu düşer, etrafı kolaçan eder, kahveciye seslenerek: “Herkese benden bir kahve, şu Rum Kaptan hariç” der. Kahveci yeniçerinin sözünü duymazdan gelir, kahvedekilere ikramını yapar ama bir kahvede Rum Kaptana yaparak, yanına oturur. 
Yeniçeri: “Ona yapmayacaksın demedim mi?” diye çıkışır. 
Kahveci: “Bu senin değil, benim ikramım.” şeklinde cevap verir. Rum Kaptanla derin bir muhabbete başlar. 

Bu olayın üstünden tam kırk yıl geçer. 1905 yılında Osmanlı’nın hâkimiyetindeki Sisam Adası’nda büyük bir Rum isyanı patlak verir. Rumlar isyanda ele geçirdikleri insanları esir pazarında satar. Üsküdarlı kahveci de bu esirler arasındadır. Yaşlı bir Rum tarafından satın alınır. Adamın kendisine kötü muamele edeceğini veyahut öldüreceğini düşünen kahveci onun gözlerine bakar. Fakat gözlerde öfke değil, merhamet görür. 

Yaşlı Rum ona der ki; “Bana kırk yıl önce bir kahve ikram ettin ve ben o kahveyi de, seni de unutmadım, serbestsin.” Üstelik İstanbul’a dönmesine de yardımcı olur. 

İşte bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı burada başlar. 
O zaman kırk yıl hatırı bileceklere denk gelsin ömür. 
  Tek bir gül, tatlı bir gülüş, içten bir bakış kıymeti sayacaklara rastlasın gönül.
İşte o zaman, kırk yılı kırk yıla bağlar çeşmibülbül.