Lavinya Dergisi

ZİHİNDEKİ ÇATLAK
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Hayatın içindeki bir çok kavganın anlamsız, gereksiz ve çok boş olduğunu bir hastane koridorunda anlamak… Bu farkındalığa erişmeyi kimseye dilemem! Lakin pek çok kez yaşamak zorunda olduğumuz yaşam çizgisi üzerindeki istasyonlardan biridir böyle zamanlar. Günlük hayatın içinde kendimize yüklediğimiz dertlerin, gururla beslediğimiz kavgaların bir anlamı kalmaz o soğuk duvarların arasında ama o an anlamazsınız. Bir gürültü, bir telaş ve bolca kaygı arasında akıp gider, zamana yüklenmiş tüm görevler. Çabalar insan, o girdapta düzlüğü bulabilmek adına ve çoğu zaman yükün ağırlığını da bilmez, yarasının derinliğini de…

Dostluğun, birliğin, lafta değil canda aile olabilmenin önemini en çok hissettiğin bir kimyadır vücudunda hissettiğin o erk. Öyle bir güçtür ki bu, seni ayakta tutar, umutsuzluk içinde bile bir yerlere tutunmanı sağlar. Anlarsın zor zamanların aksi yüzüne vururken gerçek varoluşlar ve kelime varoluşları arasındaki farkın hayati önemini.

Aile sadece aynı soydan gelenler değildir; yanında olan, elini tutan, içten bir ‘’buradayım’’ diyebilen herkestir. Ve bu bağları hayatın boyunca kaybetmemen gerektiğini hep en zor zamanlarda fark etmek de biz insanoğluna yakışır bir meziyet olsa gerek! Ne gariptir ki bunu anlamak için hep bir sınav gerek!

Uğruna uykularımızı harcadığımız o dertler, içimizde fersah fersah büyüttüğümüz kederler, önemli sandığımız toz bulutu kaplı kağıttan meseleler, o koridordaki ayak seslerinde eriyip gider. Asıl savaşının kanıtlama çaban değil, önemli olanı koruma çaban olması gerektiğini o çok sesli düzensiz koroda nota nota ayırır insan.

Bazı kaybedilişler yaşanmalı mı insanların hayatında? Anlamak ve varoluşu sorgulamak adına dediğim, lakin hiç de içime sinerek dile getiremediğim bir ironiyi düşünürken buluyorum kendimi zaman zaman. Keşke dediğin anların birikintisinde kaybolmak da lazım belki. Devamının ışığı olacak bir yol rotası için, yelkenleri doğru rüzgara açmak için. Her zaman dilediğimiz yerden gelmeyen, acı ve yıkılışla gelen bir ışık olsa da; kayıpların şekillendirdiği bir rota olsa da…

Anında gelir ya bazen, düşer aklına ardı arkası sözcükler. Farkındalığın nirvasına ulaşırsın; omuzların biraz düşmüş, gözler ileride belirsiz bir hedefe bakarken. Gürültü dağılır zihninde bir an duraksar ve o hızlı akışa gülümsersin. Her şeyin geçici olduğunu anlamak bir huzur getirir. İçinde bir yerlerde bir kapı aralanır, hayat yavaşlar zihninde. Adım adım yürümek istersin kendi içindeki o aralanan kapıya. Bir yaprağın düşüşüne bile anlam yüklemek varken, hangi egolara kaptırdığımız hayatlarımızı düşünürken atarsın adımlarını. 

Neyi kazanmak için savaştığımızı hoş zamanların kucağında fark etmek umuduyla!!!