Lavinya Dergisi
İFADELER
İnsanlar mutsuzluğunun sonucunu başka birine yüklemek ister. Yükleyemediğinde ise insanlara karşı çirkinleşmeyi tercih eder. Ne yaparsan yap hayat senden sanadır...
Bazen duygularınızı ifade etmek, insanları rahatsız eder.
Çünkü olayın sonuçlarının sorumluluğunu almak yerine kaçmayı tercih ettiklerinde, aslında olan yine "kendilerine" oluyor...
Kendilerine yalan söylemeyi tercih etmiş oluyorlar. Ve yalanlarına kendileri dahil herkes inansın diye başka insanlara bir sürü etiketler ve kulplar takmayı çözüm sanıyorlar.
Gün sonunda iyiler kazanır diye bir söz vardır. Buna inanmak çok zor, kötü davranışların her daim üste çıkıp havalı sanıldığı bir yaşamda, iyilik ancak eziliyor. Fakat ben olaya şu açıdan bakmayı öğrendim;
İyiler değil doğru zamanda doğru kararları alanlar ve bunun sonucunda sadece kendine değil etrafındaki herkese ve her şeye iyilik getireceğini bilenlerin, gün sonunda kalben mutlu olduğunu ve kendi içindeki iyi ve kötüye karşı kazandığını düşünüyorum.
İnsan, dışarıda yaşayan bir varlık olarak görülse de aslında hayatımızın çoğu kendi içimizde şekillenir. Kazanmak dediğimiz şey mutluluksa, insanlar gün sonunda kendi mutluluğunun sorumluluğunu almalıdır.
İnsan aslında herkese karşı kazanmaz, kendine rağmen kazanır.
İçimizde hem doğruyu hem yanlışı, hem iyiyi hem kötüyü barındırdığımız ikilik dünyasında, olumsuzdan yana olunca kazandığımızı zannedersek, ancak kendimizi yanıltırız.
Bir süre sonra etrafımızı gözlemlediğimizde, neden "o mutlu ben değilim" sorgulamasıyla yüz yüze kaldığımızda onun neler seçtiğini ve hangi kararlarının sonucunda neler yaşadığını da gözlemlememiz ancak doğru olurdu.
Ama insanoğlunun temelde bunları yapabilmesi için iç mukayesesinden korkmaması, kendiyle barışması ve hayat yolunda ne için yürüdüğünü kişisel olarak çözümlemesi gerekli.
Bu da zorlu bir iç süreci, yani kendiyle yeniden tanışıp kendine tarafsız bakabilmekle gerçekleşir.
Eğer bu en zor süreci ucundan kıyısından bile adımlamış olsak hayatın acısının diğerlerinden değil, kendi seçimlerimizden geldiğini anlarız.
Bazı zamanlar seçimlerimizin önünde engeller olur ama seçemediğimiz zaman bile dünyada neden var olduğumuzu hatırlamalıyız...
İnsan "her şey kendi için" gibi bir algıya kapıldığında ancak egonun esiri olur. Hayata büyük resimden bakabildiğinde ise kendine dünyada anlamlı bir yer bulur. Bu anlam tablonun içinde ana figür olmaksa eğer diğer ögelerin tabloyu bütünlediğini unutmadan, öne çıkmalıdır. Çünkü hayat böyledir, tek başına hiçbir zaman bir bütün değilsindir.
Bir tabloyu anlamlı kılmak için bir sürü farklı ögenin bir arada bir anlam yaratması gerekir. İnsan da böyledir. Kendi ve çevresiyle yaşamın anlamı şekillenir. Önemli olan birbirimize karşı olan yaklaşımımızdır.
Ve insan duygularının sonucunda davranışlar geliştirir. Sorun duygusal olmak değil, duygularının doğurduğu davranışları uygulayıp uygulamamaktır. Duyguları kontrol etmek dümdüz duygusuz gibi davranmak değil, kendi içinde kendini sorgulamaktır. Ve kendi mutluluğunu sağlamak isteyen insan, önce kendi içine dönüp bakmalıdır. İnsan aynaya baktığında kendini görür, başka birini değil...