Lavinya Dergisi

KARA TOPRAK
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

İnsan, topraktan gelir ve yine toprağa döner. Bu, yalnızca bir döngüden ibaret olmayıp aynı zamanda varoluşun en derin ve en güçlü gerçeğidir. Ayaklarımızın altında durup hayatı filizlendiren kara toprak, sessizce bizi bekler. Yaşamın ağırlığını taşıyamadığımızda, yorgun düştüğümüzde, fırtınalarla boğuşup nihayet durulma zamanımız geldiğinde bizi memnuniyetle bağrına basmayı bekleyen kara toprak. Neden kara toprak olarak adlandırılmıştır bilir misiniz? Bu isim hangi sebep ya da sebeplerden verilmiştir?

Eski Türk toplumlarında ve Anadolu’da "kara" kelimesi renk anlamından ziyade verimlilik ve bolluk anlamına da gelir. "Kara toprak" bereketli ve üretken anlamında kullanılır ve kutsal sayılır çünkü tarım ana geçim kaynağıdır. Toprak insanın doğduğu ve illa ki döneceği yerdir ve kara toprak insanın sonunun kabullenişinin dile gelmesidir.

Eski Türkçe bir çok yazılarda "kara" kelimesi büyük, sonsuz, güçlü gibi anlamlar taşır. Bu sebeple kara toprak, sonsuzluk ve bilinmezlik ile ilişkilendirilir. Aşık Veysel’in ünlü şiirine de burada değinmeden olmaz ki toprağa olan bağını ve ölümün kutsal kabullenişini harika dizelerle anlatır. 'Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım boşa yoruldum. Benim sadık yârim kara topraktır.'

Mitolojide ise toprak bir zeminden çok bir anadır. Yunan mitolojisinde Gaia, tüm canlıların doğduğu ve en sonunda geri döndüğü bir rahimdir. Türk mitolojisinde Yer Ana, sadece ekinleri büyüten değil, insanın ruhunu da sarıp sarmalayan bir güçtür. Kara toprak, sadece üstünde yürüdüğümüz bir yüzey değil, içinde saklanan binlerce hikayenin  sessiz tanığıdır. Evrenin oluşumunda kaostan düzene geçişin ilk aşamasında ortaya çıkan Toprak Ana yani Gaia, kaosun zıttı tüm özellikleri  bünyesinde barındırmaktadır. Kaosun karmaşıklığının, karanlık belirsizliğinin karşısında açıklığa, kesinliğe ve sağlamlığa sahiptir. Toprak dünyanın tabanıdır. Bütün olumlu özelliklerinin yanısıra, doğduğu kaosunda bazı özelliklerini taşımaktadır. Özellikle de kaosun üzerinde durmasından dolayı "kara toprak"  olarak da adlandırılır. Yer altı karanlığı ve gökyüzü aydınlığı arasında varolup tüm öngörülemezliği ile muhteşem bir metefordur. 

Ve olmazsa olmaz Felsefe de, insanın bu sonsuz döngüdeki yerini sorgular. Aristo’ya göre toprak durağan ve değişmezken Heidegger, "insanı ölüme yazgılı bir varlık" olarak tanımlar. Toprak, bu yazgının son noktası mıdır? Yoksa Nietzsche’nin dediği gibi, her şeyin yeniden döndüğü, hayatın sonsuz bir akış içinde tekrar tekrar doğduğu bir yer midir? 
 
Belki de ölüm bir son değil, onun ritmine katılmanın bir başka yoludur. Kara toprak, korkulacak bir son değil, varoluşun en büyük sırlarından birinin anahtarıdır. Ve belki de en büyük soru şudur: Biz kara toprağa düştüğümüzde gerçekten kaybolur muyuz? Yoksa bir çiçeğin tomurcuğunda, bir yağmur damlasında, rüzgarın serin dokunuşunda yeniden mi doğarız? Kara toprak bize neyi fısıldıyor, duyabiliyor muyuz?