Lavinya Dergisi
MUTLULUK PARADOKSU
İnsanlık tarihi boyunca filozofların, bilim insanlarının ve sanatçıların en çok üzerinde düşündüğü sanal ve belki de çoğu zaman ulaşılamayan kavram. Mutluluk!!!
Kimileri maddi zenginlikte, kimi de huzurun kimyasında olduğunu söyler. Peki gerçekten var mıdır bu çok bilinmeyenli denkleme eş düşünsel kavramın evrensel bir formülü?
Pozitif psikolojide Seligman’ın beş bileşen modeline göre; pozitif duygular, akış halinde olmak, güçlü sosyal ilişkiler, anlamlı bir amaç ve yaşam hedefi, başarı ve kişisel gelişim. Bakıldığında her biri de kişinin kendi motivasyonu ile ulaşabileceği hedefler. Nörobilim de kimyasal bir formülle entegre eder mutluluk denen hazzı. Yüksek dozda dopamin ve serotonin, yanında azımsanmayacak kadar oksitosin ve bir tutam da endorfin. İşte leziz mi leziz, baştan çıkarıcı, bir ana yemek kadar tatmin edici reçetemiz. Lakin unutmamamız gereken bir araştırma vardır ki; büyük ölçüde mutluluğun genetik faktörlere bağlı olduğunu öne sürer. Yapacak bir şey yok sevgili okurlar, aile ve kan bağı kaderdir.
Doğu felsefeleri ki çoklu anlamda Budizm ve Taoizm; mutluluğu içsel dinginlik ve arzuların kontrolü ile ilişkilendirirken, Batı dünyası daha spesifik bir planda başarı ve bireysel tatmini öne çıkarır. Stoacılar ise olmazsa olmazlarını devreye sokarak, akılcı yaklaşımla beklentileri ne kadar kontrol edersen o kadar mutlu olursun tablosunu resmeder.
Peki ya bu yaşadığımız kapitalist dünya da para mutluluk getirir mi? Yine yapılan araştırmalar der ki; temel ihtiyaçlar karşılandığında maddi refahın mutluluğu arttırdığı ancak belirli bir seviyeden sonra etkisinin azaldığı tespit edilmiştir. Evet, para mutluluk getirir ve hesapta sıfırları gördükçe insanın yüzünde güller açar! Temel ihtiyaçlar zaten karşılanmıştır; şimdi mesele özel jet mi alsak, yoksa Maldivler’de küçük bir ada mı satın alsak sorusuna gelir. Sabahları taze sıkılmış portakal suyunu yudumlayarak uyandığında, borsa kazançlarını kontrol etmek ayrı bir keyif verir. Sonuç? Para hayatı kolaylaştırır, eğlenceli hale getirir, belki biraz da şımartır… Ama iç huzuru getiren şey yine de banka bakiyesinden çok, gerçekten keyif aldığımız şeyleri yapabilmek olur. Yine de, fazla paranın hiç fena bir seçenek olmadığı konusunda hemfikiriz sanırım!!!
Aradığımız evrensel formülün cevabı sanırım aradığımız yerde saklı değil. Mutluluk belki de ulaşılması gereken bir hedef değil, yolculuğun ta kendisidir. Bazen bir kahve kokusunda, bir dost sohbetinde, sevdiğimiz bir şarkının notalarında. Parçalar halinde gelen, beklenmedik anlara gizlenen ve bazen de uzun bir arayışın sonunda ortaya çıkan. Belki bulunmak istemeyen, her gün inşa edilmesi gereken sürecin kendisidir mutluluk. Bir varış noktası aramak boşa, yaşanan anlarda kalmalı insan…
Latince bir deyişle… Carpa Diem…
Olmazlara inat!!! Mutlu anlara…