Lavinya Dergisi

AŞK VE BEKLENTİSİZLİK ÜZERİNE
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

   Aşk nedir? Bir arayış mı, yoksa bir teslimiyet mi? İnsan, aşkın içinde kendini mi bulur, hep mi kaybolur? Kimi ona kavuşmak der, kimi ise mesafe. Kafka’ya göre aşk en çok mesafeyle büyür; mektupların satır arasında saklanır. Milena’ya yazdığı mektuplarda bu duyguyu kaleme alır.

   Franz Kafka, ömrü boyunca sevmeyi bilir ama sahip olmayı istemez. Mektuplar yazar ama hep uzaklara, asla ulaşamayacağı kadınlara gönderir. Çünkü ona göre aşk, beklemektir. Bekleyerek sevmekse, sevmeye cesaret edememektir. Milena’ya yazdığı satırlarda, hem aşkı hem de onun içinde taşıdığı korkuyu anlatır. Ona yazar ama gitmez. Seslenir ama duyulmasını istemez. Çünkü Kafka için aşk, aynı zamanda bir tür imkânsızlıktır. 

Bir mektubunda Milena’ya şöyle der:


       “Sana yazdığım her mektup, sanki bir tren istasyonunda elimden koparılıp alınmış gibi. ”

Çünkü aşk, çoğu zaman yapamadıklarımız, söyleyemediklerimizde gizli.

“Sana yaklaşamam, Milena. İnsan bazen kalbini de hasta eder.”

O bir hastalıktır ve Kafka, aşkı bedeninde bir hastalık gibi taşır. Sevdiği kadına seslenir:

“Beni unut”. 

   Çünkü unutulmak, sahip olmaktan daha az acıtır.

   Bugün aşk, sahip olma biçimi, bir ilişki, bir tanım, bir durum. Oysa aşk, tanımlandığında eksilir, sahip olmadığında tükenir.

   Bazıları için aşk, mesafelerde büyüyen bir his değil, ancak paylaşıldığında anlam kazanan bir gerçektir. Aşk, yalnızca bir mektubun içinde değil, göz göze gelinen anlarda, bir dokunuşun sıcaklığında, birlikte yaşanılan her saniyede vardır. Sahip olmak, aşkı tüketmez. Mektuba sığdırılan hisler, yan yana yaşandığında daha da güçlenir.

   Bir bakış açısına göre, aşk, hiç kavuşamamaktır, özlemektir, beklemektir. Ulaşılamayacak olanı sevmek, belki de en saf aşktır. Ama diğer bakış açısına göre, aşk, yalnızca beklemek ve hayalini kurmak değil, ona tutunmak, onu yaşamak, onun içinde var olmaktır.

   Öyleyse, aşkın tanımı nedir? Kavuşmak mı? Yoksa kavuşamamayı kabul etmek midir?

   Seç tarafını.

   Sence Kafka haklı mıdır?