Lavinya Dergisi
KORKUNUN ZALİMLİĞİ, ZALİMLİĞİN KORKUSU
Burçin LAÇİN ALTAY
Ömrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.
Güçlünün yaşayabildiği bir zaman ki
Bu, bütün zamanları kapsar.
Gücün sınırlarında bir yolculuk yaşam… Evrenin bütün yıldızları ruhu aydınlatan bir sihir sanki… Uzaktan parlak yaklaştıkça sıcak olan o dokunulmaz his… Sonra her acıyla ruhun içinde patlayan, parlayan, yakan… Yanan ruhun azılı hisleri açığa çıkan; hırs, ihtiras, endişe, kin, hakimiyet… Bütün bunların esiri bir ruhun, günaha ortak ederek kocaman açtığı gözleriyle sonunda o ince çizgiyi de geçerek suç işlemenin verdiği hazza kan ile itilişinin sessiz çığlığı duyuluyor. Düşünceden sıyrılan ruhunun bedenine sıkışan arsızlığıyla baş başa, umarsızca dünyadan kopuyor, koparmaktan da geri kalmıyor hiçbir şeyi… Durduğu yeri sapasağlam bir zemine dönüştürme çabasında, zalimliğin sivri dişlerini geçirdiği etin kanlı tadıyla kendinden geçerken ve geçmişi yok etmenin acısıyla, geleceği elinde tutma arzusu çarpışıyor kirli ağzında. Dönen başına aldırmadan elleri, kendi kanından, kendi canından, kendi yurdundan küçük bedenlere uzanırken bakışları cani bir canavara dönüşüyor yansımasında. İnandığı ne varsa kanlı ağzı ile çiğnediğinde inançsızlığın karanlıklarına çekiliyor fark etmeden. Korku içinde çividen ayaklarıyla ağır ağır yürüyor ruhu, ancak korkunun insana yaptırabileceklerin sınırı yok diye düşünürken bu bahtsız duygunun arkasına saklanmanın yapılan bütün kötülüklerden arındırmayı sağlamadığını unutuyor. Kötülükle ye(n)diği ne varsa içinde hırsıyla açtığı kör kuyunun dibine doğru onu daha da çektiğini fark etmiyor.
Korktuğunu belli etmemeye çalışırken ve korkunun üzerini kalın, eski bir kin halısı ile örterken yepyeni bir korkuyu yaratıyor zalim elleriyle… Yarattıklarını da acımasızca yok ederek, büründüğü o iflah olmaz korkulu güç ile titriyor bütün bedeni… Bütün korkusu gözlerinden okunsa da anlaşılmadığını sanarak hız kesmeden devam ediyor dişleriyle koparmaya kana kana… Çiğnemekten yorgun düşene kadar çiğniyor, eziyor, yaralıyor elinde tuttuğu küçük bedeni… Yok edene kadar, kendini de yok edene kadar… Düşünceyi, inancı, iyiliği… Her şeyi yok edene kadar devam ediyor, her şeyi…
Saturno Devorando a un Hijo (Oğlunu Yiyen Satürn) - Francisco Goya (1819-1823)
Satürn Oğlunu Yiyor veya Oğlunu Yiyen Satürn, İspanyol sanatçı Francisco Goya'nın bir tablosudur. Eser, Goya'nın 1820 ile 1823 yılları arasında evinin duvarlarına doğrudan resmettiği 14 sözde Kara Resim'den biridir. Goya'nın ölümünden sonra tuvale aktarılmış olup şu anda Madrid'deki Prado Müzesi'nde bulunmaktadır. Resim geleneksel olarak, Romalıların Satürn adını verdiği Titan Kronos'un, Gaia'nın çocuklarından birinin onu devireceği kehanetinden korkarak çocuklarından birini yemesinin anlatıldığı Yunan mitinin bir tasviri olarak kabul edilir.
Sanat resimleri denemeleri, Burçin Laçin Altay