Lavinya Dergisi

ZAMANI YAZMAK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Thoth, Eski Mısır’da tanrılar arasındaydı ama tahtlardan değil, düşüncelerden hükmederdi. O, yazının mucidiydi. Hiyeroglifleri insana o verdi. Bilgeliğin, aklın, matematiğin ve ayın tanrısıydı. Ama bir sırrı vardı, Thoth, zamanın yazıcısıydı. Güneşin doğuşunu değil, gölgenin uzayışını; günlerin sayısını değil, yaşanan anların derinliğini tutardı. Zamanı çizerdi ama saatle değil; sezgiyle, dakikayı değil; insanın içindeki iziyle.

Tanrılar bir gün onun önüne gelip şöyle dedi:

- İnsanlar zamanı harcıyorlar, hesap yapıyorlar ama hiçbir anı hissetmiyorlar.

Thoth sustu. Sonra ay ışığını avuçlayıp kaleme dönüştürdü. Bir satır yazdı göğe:

“Zaman, geçmek için değil; dokunmak için vardır.”

İnsan yazılan o satırı görmez, çünkü gökyüzüne az bakar. Oysa yelkovan ve akrep yukarıda değil, tam içeride akar.

Yüzyıllar geçti.

Piramitler sustu.

Papirüsler dağıldı.

Ama o satır hala yerinde.

Ve yalnızca üç anda belirir zihinde:

Bir annenin çocuğuna sarıldığı her an,

Bir yaşlının hayat arkadaşına son baktığı zaman,

İnsanoğlunun geçmişiyle barıştığı bir akşam.

Bugün…

Bugün insan zamanı kovalar oldu. Dakikalar sayılıyor, ekran kaydırılıyor, takvim işaretleniyor. Lakin kimse doyasıya yaşamıyor. Thoth hala bekliyor:
Birinin içe dönmesini.

Bir anın gerçekten hissedilmesini. 

  Hayatın getirdiklerinin sevilmesini.

Çünkü geçip giden değil, içte kalan zamandır kıymetli. Herkes kendi saatini yazarsa, yaşar günlerini derin, sade ve dengeli…