Lavinya Dergisi

SEVDA MASALI…
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Kurumuş dudaklarımdan dökülen sözcükleri bilme artık
Kırılmış kalbimde yerini istesem de gösteremem
Ne yöne baksam pişmanlık dolu etrafım
Ufukta doğmamış aşkın tomurcukları saklı
Kimini gömmüşler sandıklar altına
Kimini saçmışlar dağa taşa
Bitmeyecek bir duygunun ardına takılıpta
Gitsem ne fayda kalsam ne fayda
Nasılsa olmuyor ucundan tuttuğum bir şey
Hepsi elimde kalmaya
Benimle olmaya mahkum gibi
Sen dünyada hiç iç çekmemiş gibi kaçaksın benden
Kalbinin yerini bilsen de sevmen biraz eksik gibi
Ya ben sevilmeye layık değilim
Ya sen sevmenin kıyısında bile olamamışsın
Her türlü kaybetmiş aşk bizim masamızda
Senle ben iki yabancıdan başka bir şey değiliz
Yakında otursak uzağız birbirimize
Giden gitsin sen kal köşesinden
Gidersen git odasına sapmışız
Böyle böyle azalmış sevgimiz
Böyle böyle bitiyormuş demek ki aşk
Hani bir gülüşünü yakalasam yeniden umutlanacağım
Yeniden yeşerecek kurumuş dallarım
Olmayacak duaya emin diyeceğim
Öyle bir imkansıza sevdalıyım bu mevsimde
Düşün ki cayır cayır yanan yeryüzünde
Ben senin yokluğunda üşüyorum
Bana her an soğuk rüzgarlar
Yağan yağmurlar…
Şairler soğuk havaları severmiş
Kalbinin yalnızlığını bastıran ayaz
Öyleyse doğmasın güneş
Aydınlanmasın dünya
Ne olur ki bir günde karanlığa esir kalalım
Geceyi seven insanları anlayalım
Zaten biz bu sevgisizlikle
Günün tam ortasında da olsak
Seninle aynı güneşe bakamayız
Bari gecemiz karanlığın içinde kalsın
Zindandan mahşere bir yolculuk varsa
Oda gecenin karanlığında
Yalnızlığı yaşayan hancıların sancısıdır
Biz ancak seninle aynı yıldız kaymasında
Farklı dilekler tutan iki yabancıdan ibaretiz
Böylece bir masalın son cümlesiyiz…