Lavinya Dergisi
ANILARIN GÖLGESİNDE
Önümdeki siyah, demir kapıdan girmek üzereydim. Son kez arkama göz gezdirdikten sonra soğuk kapı kolunu yavaşça çevirdim ve içeri adım atar atmaz kapıyı arkamdan kapattım. Bu odada karşılaşacaklarıma hazırlıklı olarak girdim içeri. Duvarları şampanya rengi olan bu kocaman oda ilk bakışta ne kadar huzurlu gözüküyordu. Yıllar sonra ilk kez geldiğim bu oda ne kadar yalancıymış meğer. Olan biten her şeyi zihnimde canlandırmak için bir nokta seçmem gerekiyordu. Öyle demişti çok değerli psikiyatrim. Sanki yaşadıklarımın gerçekten bu dönemlerle çok bağlantısı varmış gibi.
Bu saçmalıklara her ne kadar inanmasam da bir nokta seçmem gerekiyordu. Hakkımı her gece yıldızları izleyip yeri geldiğinde onlarla dertleştiğim penceremin kenarından yana kullandım. Sırtımı kapalı olan pencereye yaslayıp düşünmeye başladım. Kendi benliğimden fiziksel olarak bir tane daha hayal etmem gerekiyordu. Bu evde yaşadığım süre boyunca ne yaptıysam aynılarını yapan bir ben daha yarattı zihnim. Tabi dış görünüşü şimdiki benden çok farklıydı. Aradan geçen yedi yıl beni epeyce değiştirmişti. Zaman herkese olduğu gibi bana da acımamıştı anlaşılan. Karşımda duran genç kızın saçları dikkatimi çeken ilk şey oldu. Şimdikinin aksine upuzun, gür ve mavi bir saçı vardı. Saçlarının rengi her ay değişirdi neredeyse. Çünkü çok çabuk sıkılırdı her şeyden, herkesten hatta kendinden. Aynaya her baktığında aynı kişiyi görmekten nefret ederdi. Halbuki ölene kadar aynı kişiyi göreceği gerçeğini kabullenmiş olması gerekirdi. Genç kız, her zamanki gibi yatağına geçip uzanmaya başladı. Neredeyse tüm hayatı o yatakta geçti. Şimdi uzandığı o yatak onun için bir nesneden daha fazlasıydı. İlk kez âşık olduğunu zannettiği uzun bir dönemi bu yatakta o kişiyle hayaller kurarak geçirdi. İlk aşk acısını bu yatakta gizli gizli ağlayarak çekti. Zavallı kız, aslında onun aşk olmayı bırak sevgi dahi olmadığını yıllar sonra anlayacaktı. Bu yatak yalnızca yatıp uyuduğu bir mekân değildi. Anne ve babasının mutsuz evliliğinden, bir kardeşi olmasına rağmen kendini hep yapayalnız hissedişinden, arkadaşlarının onu sürekli zorbalayıp dışlamalarından, etrafındaki herkesin samimiyetsizliğinden kaçıp kurtulmak istediği güvenli alanıydı.
Böyle söyleyince sanki hep kötü günleri olmuş gibi geliyor kulağa fakat tabii ki iyi şeyler olduğu da olurdu bu yatakta. İlk kez emeklerinin karşılığını aldığı sınav notları, hayalini kurduğu evcil hayvana kavuşması, ailece geçirilen güzel bir tatil sonrası, yavaş yavaş kendi bedeniyle barışması da bu yatakta kutlanmıştı. Bu anıların her biri birer birer gözümün önünden bir rüzgâr gibi esip geçti. Geçerken de yanağımı okşamayı ihmal etmedi. Gözlerim hafif ıslanırken genç kız yataktan kalıp camın kenarına doğru geldi. Üzerinde her zamanki gibi siyah bir tişört ve siyah eşofman vardı. Açık dolap kapağından içeri baktığımda gördüğüm tek renk siyahtı. Her şey simsiyahtı. Sanki giydiği kıyafetler onun ruhunu, kişiliğini yansıtıyordu. Şimdi ise dolabında siyahtan başka her renk vardı. Hatta insanlar onun sürekli rengarenk giymesine iltifat dahi ediyorlardı. Acaba şimdiki kıyafetleri de mi onun ruhunu yansıtıyordu? Hem ne oldu ki bu simsiyah dolap bir anda rengarenk oldu? Ben nedenini biliyordum da karşımdaki kıza söylesem asla inanmazdı.
Odadaki zamanım yavaş yavaş tükenirken genç kız kapalı camı açıp kollarını pervaza dayayıp yıldızları izlemeye başladı. Önce derin derin nefes aldı. Her zaman olduğu gibi sakin kalmaya ihtiyacı vardı sanırım. Gözleri, aldığı nefesle senkronize bir şekilde açılıp kapanıyordu. Yıldızlara bakıp hayal kurmaya başlamıştı. O hayallerin hiçbiri belki de asla gerçekleşmeyecekti ama o bunu kabul etmek istemezdi. İlerde bu da değişecekti elbette. Zamanla hayalleri azalacak, basitleşecek ve eskisi kadar rağbet görmeyecekti. Çünkü hayatın farkına varacak, yaşadığı ülkenin şartları daha da kötüleşecek hatta korkunç bir hal alacak, sorumlulukları olacak, büyüyecek ve tamamen değişecekti. Neyse ben bunları biliyorum ama şu an bu kızın bilmesine gerek yok. Bırakayım da pembe hayallerle bir umut kurmaya devam etsin. Artık buradan ayrılma vaktimin geldiğini anlamıştım. Son bir kez odaya göz gezdirip dışarı adımımı attım. Kapıyı kapatmadan önce psikiyatrimin sesini kulaklarımda işittim. “Evet. Artık gözlerinizi açabilirsiniz.”