Lavinya Dergisi

HELEN
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

   Helen, Yunan mitolojisinde Sparta Kralı Menelaus’un karısıydı. Seçimleriyle anıldı ve Troya savaşının çıkmasına neden oldu. O dönemde kadınların özgürlükleri kısıtlıydı. Helen’in tercihi hem bir aşk hem de bir isyandı. On yıl süren Troya savaşıysa, kahramanlık, dostluk ve ihanetle örülü bir destandı.

   Peki Helen…

   Güzelliğiyle mi nam salmıştı?

   Zekâsıyla mı?

   Yoksa imkânsız bir aşkın sarsılmaz efsanesiyle mi? 

   Troya surlarının ardında sığınan değil, belki de her şeyden önce kendinden uzaklaşan bir kadındı o. Onun hikâyesi sadece bir şehrin yıkımı değil; bir insanın inandığı duygularla neyi göze aldığını unuttuğu andı. Çünkü çoğu insan aldatmaz…

   İnandırır.

   Bir hevesi kader sanır.

   Bir dokunuşu sonsuzluk zanneder.

   Ve tam orada başlar çözülme. Önce kendine söylenen yalan büyür, sonra çevresine bulaşır. Helen, Paris’i seçtiğinde kimden vazgeçtiğini değil, neye yaklaştığını sandı? Güzelliği ona kapılar açtı ama yolun sonu hep aynayla bitti. Troya düştü, inanç çöktü.  Çöken, bir kadının kararı değil; bir yüreğin taviziydi.

   Şimdi…

   Binlerce yıl sonra, hala başka Helen’ler geçiyor içimizden. Kimi bir bakışa eğiliyor, kimi bir söze boyun eğiyor. Kimi sesini bastırıyor, kimi vicdanını. Kimi gidiyor ama gittiğini anlamıyor. Kimi kalıyor, artık kendisi olmuyor. Vefa bir erdem değil, neredeyse bir yük gibi taşınıyor. Ahlak, en çok terk edilen eşyamız. Bağlılık, basit bir alışkanlığa indirgeniyor.

   Oysa doğruluk, başkasına değil, önce kendine eğilerek yaşamakta aranıyor. Bir ömür değil, bir yön seçiliyor. Bir bağ değil, bir duruş kuruluyor. Bazen kalmak değil, gitmemek daha büyük cesaret istiyor. Yürek terbiyesi, sabır, sebat ve utanmadan kendine bağlı kalmakla başlıyor. Sadakat, kalbin barışıyla sınanıyor. Aşk, geçmişine yenilmeden geleceğe bakabilmekle büyüyor. Güzellik geçiyor, zekâ susuyor. Geçici heyecanlar diniyor. Kusur gördüklerin değişiyor. Geriye onu yeniden sevebilmek becerisi kalıyor. Unutulmasın ki, karakterin sesi, bir ömrün yankısı oluyor. Ve bazı sesler, zaman geçse de hiç susmamasıyla biliniyor.

   Troya düşerken, Helen gözlerini kapıyor.

   Binlerce yıl sonra başka bedenlerde doğuyor…