Lavinya Dergisi

MİSTİK İKİLEM
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Evrenin sessiz dili vardır; görünmeyeni anlatan, duyulmayanı fısıldayan bir dildir bu. Çin'in kadim topraklarından yükselen bir bilgelik, Yin ve Yang adıyla binlerce yıldır insanın içsel yolculuğuna ışık tutar. Bu simge, sadece siyah ve beyazdan ibaret değildir. Aksine, hayatın karşıtlıklar içinde nasıl bir bütün oluşturduğunu anlatır.

Yin, gecedir; sessizliktir, içe dönüştür. Kadındır, karanlıktır, su gibi akıcı ve kabulleniştir. Yang ise gündüzdür; harekettir, dışa dönüştür. Erkektir, aydınlıktır, ateş gibi yakıcı ve etkindir. Birbirinin karşıtı gibi görünen bu iki güç, aslında birbirine sıkıca bağlıdır. Çünkü ne gece gündüzsüz var olabilir, ne de aydınlık karanlık olmadan anlam kazanır.
İnsan ruhu da Yin ile Yang arasında gidip gelir. Bir gün bir köşeye çekilip düşünmeye ihtiyaç duyar, başka bir gün kalabalıkların içinde var olmak ister. Sessizliğin içinde huzur bulan insan, bir bakarsınız coşkunun içinde anlam arar. Bu zıtlıklar çatışmak için değil, denge kurmak içindir.

Modern yaşam ise çoğu zaman bu dengeyi unutturur bize. Sürekli bir "yapmalıyım", "başarmalıyım", "daha çok çalışmalıyım" baskısı altında Yang enerjisiyle yoğrulmuş bir dünyada savruluruz. Oysa arada durmak, dinlenmek, içimize dönmek; yani Yin'e kulak vermek, insan olmanın gereklerinden biridir.

Yin ve Yang, bize şu basit ama derin gerçeği hatırlatır: Her şey zıddıyla vardır ve gerçek denge, bu zıtlıkların uyumunda saklıdır. Siyahın içinde bir damla beyaz, beyazın içinde bir zerre siyah vardır. Tıpkı insan kalbinin içindeki umut ve korku gibi.

Belki de yaşam, Yin ile Yang'ın dansıdır; biri geri çekilirken diğeri öne çıkar, biri dururken diğeri koşar. Ama ne zaman ki bu ikili birbirine kulak verir, işte o zaman içimizde gerçek huzur filizlenmeye başlar.

Bir gün, uzak doğunun dağ eteklerinde yaşayan bir bilge, öğrencisine şöyle demişti: “İçindeki savaşı dinle. Çünkü her savaş, barışın ilk adımıdır.” Öğrenci anlam verememiş, sessizce başını eğmiş. Yıllar geçmiş, hayat onu oradan oraya savurmuş. Aşkı tatmış, ihaneti görmüş, umutla yanmış, hayal kırıklığıyla sönmüş. Ve bir gün, yalnız bir gecede, gökyüzüne bakarken anımsamış hocasının sözlerini. Kendi içinde dönen Yin ile Yang’ın çarkını fark etmiş. İşte o an, içinde barış filizlenmiş.

Yin ve Yang, sadece doğanın değil, insanın da ritmini anlatır. Her kalp atışı bir ileri bir geri gider. Her nefes bir alır bir verir. Hayat, bu zıtlıkların ahenginde ilerler. Ve bizler, bu döngünün farkına vardıkça, kendi dengemizi de kurmaya başlarız. Belki o zaman, aradığımız huzur çok uzaklarda değil, içimizde bir yerde usulca bekliyordur.