Lavinya Dergisi
LETHE NEHRİ EFSANESİ
Antik Yunan mitolojisinde Hades’in yeraltı dünyasında akan beş nehir vardır: “Styx, Acrehon, Phlegethon, Cosytus ve Lethe.” Her biri başka bir yük taşır; kimi öfkeyi, kimi acıyı, kimi ateşi… Ama Lethe, hepsinden ayrıdır. Onun suyundan içen, geçmişini unutur. İsimler silinir, yüzler bulanıklaşır, anıların renkleri solar. Lethe, acıyı dindirir ama hikâyeni de çalar. İnsanı hayattan değil, hafızasından koparır.
Efsanelere ne kadar inanılır bilinmez ama bugüne geldiğimizde çark farklı dönmüyor. Lethe’nin suyu artık altın kadehlerde sunulmuyor. O, avuçlarımızdaki ekranlarda akıyor. Kaydırdıkça sayfaları siliyor, kırık cümleleri unutturuyor, yeni şarkılarla eskilerini değiştiriyor. İnsanı “Unutmak iyidir.” diye avutuyor. Bir ayrılık, bir ihanet, bir kayıp… Geride bırakılmak için hafızalar süsleniyor. Fakat acıyla birlikte, insanı insan yapan parçalar da gömülüyor. Yeni aşk hemen bulunuyor. Bir tuşla; eşlik eden şarkılar siliniyor. Bir dokunuşla; hatırlanan adresler unutuluyor. Bir tıkla; tüm resimler yok ediliyor. Oysa ne varsa, eskide bulunuyor; koku, ses, son bakış, ilk kavga… Anılar masumlaşıyor. Seçim ve geçim ikileminin özü anlaşılmıyor. Eskiler biliyor: “Mutlu ilişkilerin sırrı bazen haklı olduğunda dahi susmaktan geçiyor.” Sabır ve anlayış taçlanıyor. İnsanoğlu tecrübe ederek öğreniyor. En yeni heyecanlar, çabuk bitiyor ve asla öncekine benzemiyor. Bağ kuramayan, hep başa dönüyor. Lethe’nin suyu seni hafifletir gibi yapıyor ama fark etmeden duygularını inceltiyor, bağlarını törpülüyor. Yüzünü ezberlediğin o kişi, yanından bir yabancıymış gibi geçiyor. En değerli anıların “önemsiz” kutusunda çürüyor.
Çünkü unutan insanoğlu, aynı yaraya yeniden yürüyor. Ve daimi kural “Gelen gideni aratıyor.” O, derin geçmişe sığamayan geleceği kuramıyor. Hatırlanmayan şehirler, hafızasız bedenler… Her biri Lethe’nin kıyısında susuzluktan değil, kendini bilmezlikten ölüyor. Unutmanın en ağır bedeliyse, hatırlamaya çalıştığında artık hatırlanacak bir şey bulamamak oluyor.