Lavinya Dergisi

ŞAİRİN CİNAYETİ BÖLÜM III.
Efnan EZENEL

Duyguların tek bir dili vardır, O da “İnsanca”.

Saatlerce araba sürdükten sonra yolda eski bir motel buldu. Artık gözleri yolu göremez olmuştu. Dinlenmesi gerekiyordu. Göz kapaklarının ağırlığına dayanamıyordu gözleri. Motel çok eski bir binaydı. 1960’lardan beri o yörede bir aile, nesilden nesile işletiyordu. Odanın kapısı ahşaptan yapılmış artık boyanın rengi atmış ve biraz da şişmiş bir kapı. Tam kapanmıyordu bile. Kendi kendine aniden açılıyordu. Kapının gıcırdayan sesi düşünceleriyle birlikte delirtiyordu. Zar zor uykuya daldı. 


Soluksuz uzun bir uyku çekti. Uyandığında yeni bir gündü. Geri dönmek istese de dönemezdi. Çünkü cinayeti en saf haliyle işlemişti. Uzun yolculuğun ardından unutmuştu her şeyi. Ya da unutmuş gibi yapmıştı. En iyi bildiği şeydi unutmak ne de olsa. Sussa da şiirlerin gürültüsü zihnini rahat bırakmıyordu. Tam o sırada kapı kendiliğinden açıldı. Bir polis edasıyla bastı duyguları odayı. Pişmanlık girdi önce içeriye, sorgu yaparcasına. Şair bir an ayağa kalktı, kaçmak istedi. O an yok olmak istedi. Kaçabilirdi de. Ama kaçamadı. Dizeler peşine düşmüştü bir kere. Yazmadığı her dize, her mısra dedektif gibi peşindeydi. Suçluydu, kendi de biliyordu. Öldürmüştü. Sadece yokluk vardı artık. Kalemi eline aldı. İtiraf etmek istedi. Sanki yazsa bir nebze olsun vicdanı rahatlayacaktı. Ama şairler itiraf etmezdi. Şiir kendini anlatırdı. Okuyucu ise yeniden yazardı kendi duygu ve düşünceleri ile o şiiri. 


Yazmayı denedi. Sustu, sustu ama şiir onun yerine konuşmaya başlamıştı bir kere. Tüm vicdanı, tüm cinayet hepsi kaleminden aktı kâğıda. Bir aşkın mezarı, son nefesi, cinayetin tutanağı oldu o son dizesi!

“Bu satırları yazarken kan damlıyor kalemimden. Zehirliydi dilim. Suçluyum. Ben öldürdüm tüm duygularını. Beni affetmeyeceksin biliyorum. Bana sığınan kalbini ben durdurdum. Ben kendi işlediği cinayeti yazan bir katilim. Kendi dizelerimle boğdum seni. Adını sakladım tüm dizelerde. İtiraf edemedim isteye isteye seni öldürdüğümü. Tüm şiirlerim bu cinayetin tutanağıdır. Ve işte… ben, yine ben…. Sayın Hâkim!”