Lavinya Dergisi

“DESTENİN GİZLİ TARİHİ”
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Bir iskambil destesine bakmak, sadece bir oyunun başlangıcını izlemek değildir; aslında insanlığın kendi tarihine, kaderine ve ruhunun labirentlerine bakmaktır. O küçük kartların üzerine özenle çizilmiş basit gibi görünen semboller, yüzyılların kanla, aşkla, ihanete uğramış zaferlerle ve sessizce feda edilmiş emeğin gölgeleriyle örülmüş öykülerini taşır. Her bir köşesi, bir savaşın yankısını, bir aşkın çarpan kalbini, bir hırsın kıvılcımını ve insanın gölgelerle yaptığı pazarlıkları fısıldar. Masanın üzerinde savrulan bu kartlar, tarih boyunca adını unutturduğumuz kahramanların haykırışını, görünmez ellerin yazdığı kaderleri ve zamanın derinliklerinden gelen eski sırları gözler önüne serer.

Kupa (♥)

Kırmızının en saf haliyle parlar. Aslında kalbi simgeler; duyguları, aşkı, ruhun kanla yazılmış yolculuğunu. Orta Çağ’da kupa, kilisenin kutsal kadehini hatırlatırdı. İnsanlara Tanrı ile bağlarını, şarapla birleşmiş kanın akışını fısıldardı. Ama kilise dışında, sıradan bir köylü için kupa sadece sevdayı, göz göze gelindiğinde göğüste çarpan kalbi temsil ediyordu.

Bir elde kupa görmek hâlâ içimizi ısıtır. Çünkü kupa, insana en kırılgan yanını hatırlatır: Sevmek.

Karo (♦)

Soğuk kırmızısı ile parlar; kalpten değil, keskin köşelerinden vurur. Karo paranın, ticaretin ve dünyevi hırsların işaretidir. Orta Çağ’da tüccarların, sarrafların ve krallara hizmet eden finansçıların sembolüydü. Onun parlak yüzeyi bize altını, taşları, takıları anımsatır. Ama bil ki karo, göz kamaştırdığı kadar zehirler. Çünkü karo, kazanmak ister ama asla yetinmez. Elinde karo olanın ruhu çoğu zaman kalbin sıcaklığından uzaktır.

Sinek (♣)

Yeşilin yokluğunda siyaha bürünmüş bir yaprak gibi görünür. Aslında köylüyü, emeği, toprağı temsil eder. Sinek, tarımı, sabrı ve çalışmayı simgeler. İngilizce’deki club yani sopa/kulüp kelimesinden gelir. Bu sembol, hem köylünün elindeki basit sopayı, hem de doğanın gücünü taşır. Ne kral kadar görkemlidir, ne de karo kadar hırslı; ama onsuz hiçbir hayat sürdürülemez. Sinek bize şu gerçeği fısıldar: İnsan toprağa bağlıdır, emeği olmadan hiçbir şey yeşermez.

Maça (♠)

Ve sonunda maça… Siyahın en keskin şekli. Aslında kılıcı simgeler, savaşın ve ölümün işareti olarak desteye girmiştir. Ama kelimenin kökü spade’dir; hem kılıç, hem kürek anlamına gelir. Yani maça, öldürürken toprağa gömendir de. Bir elde maça gördüğümüzde bilinçaltımız ürperir, çünkü o sadece oyunun değil, hayatın da en karanlık yüzünü temsil eder. Maça Ası ise çoğu zaman “ölüm kartı” olarak anılmış, savaşlarda bile uğursuz bir işaret olarak dolaşmıştır.

Böylece deste tamamlanır:

  • Kupa, insanın kalbi.
  • Karo, paranın ihtirası.
  • Sinek, emeğin ve toprağın gücü.
  • Maça, ölümün ve savaşın keskinliği.

Bir masada kartları karıştırırken aslında kendi tarihimizin parçalarını yeniden dağıtırız. Her oyunda aşk, hırs, emek ve ölüm bir kez daha karşı karşıya gelir. Ve biz, fark etmeden, bu sembollerle kendi hikâyemizi oynarız.