Lavinya Dergisi

YARIN
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Dün dünde mi kaldı? Bugün sadece bir an mı? Yarın ne zamandır? Geçmiş, geniş, gelecek zaman kipleri cümle içinde çatışır. Saat, kaptanı olmayan bir gemi gibi çözümsüze sallanır. Neden insan, en çok yarına güvenip bugünü erteler? Hayat dediğimiz şey, dünün yüküyle yarının hayali arasında sıkışıp kalan bir terziden mi ibaret? Belki de en büyük yanılgı, yarının garanti olduğunu sanarak eylemleri ötelemek.

Peki, yarın hiç gelmezse! Ya da gelse bile bedenin, hayaline yetmezse! Yol açılabilir ama gücün tükenirse! Fırsat doğar ama gönlün istemezse! İnsanoğlu bazen öyle bekler ki, o gün geldiğinde hevesi kalmaz. Çünkü heves, çoktan dündedir. Bugün yaşanmayan anların listesi yarına sahte vadedir. O yarın, hep daha müsaitmiş gibi görünür ama çoğu zaman insanı oyalar ve süründürür. Zaman genişlemez, tam tersine daralır. Günler azalır, ömür darılır.

Bekledikçe umut solar, alıştıkça kalp donar. Erteledikçe düşler susar. Sustukça içindeki ses boğulur. Yarın bir hayaldir, unutulur. Bugün ise yaratanın kişiye verdiği en gerçek paydır. Bugünde nefes vardır, bugünde istek vardır. Kanlıdır,  canlıdır.

Hayır, o elbiseyi yarına bırakma bugün al.

Hayır, o tatili yarına erteleme, bugün git.

Hayır, sevdiğini söylemeyi yarına erteleme, bugün söyle.

Çünkü yarın olmayabilir. Yarına takatin kalmayabilir. Kalsa dahi, gitmek istediklerin sana eşlik edemeyebilir.

Yarın yoktur, bugün vardır. Dün gitmiştir, gün geçmiştir, yarın belirsizdir. Tam şuan senin en gizli hazinendir. Ve Şeker Portakalı’nda geçen Zeze’nin sözleri söylemimize eşdeğerdir:

- Neyi bekleyeceğiz Zeze?

- Gökyüzünden güzel bir bulut geçmesini…

Kim bilir, o güzel bulut hiç geçmeyebilir. 

O halde bulut beklemek yerine, günü güneşe dönmek için harcamak daha güzel bir fikir değil midir?