Lavinya Dergisi

KÖPRÜ
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Hayat aslında kocaman bir köprüden ibaret. Başlangıçla son arasında uzanan, tahtaları gıcırdayan, altından derin bir boşluk akan bir köprü. Hepimiz üzerindeyiz. Kimimiz koşar gibi geçiyoruz, kimimiz ürkek adımlarla ilerliyoruz. Ama sonuç aynı: herkes yolun bir ucundan diğerine varıyor.

Köprünün başında çocukluk var. Renkler daha parlak, gökyüzü masmavi, kalbimiz hafif. Sanki köprünün tahtaları yepyeni ve hiç kırılmayacak gibi… Ama büyüdükçe fark ediyoruz ki her tahta biraz esnek, her adım biraz riskli. Ve işte o an, hayatın kırılgan yüzüyle tanışıyoruz.

İlişkiler? Onlar köprüyü taşıyan halatlar gibi. Bazıları sağlam düğümlenmiş, fırtına kopsa da çözülmez. Bazılarıysa en küçük rüzgârda gevşer, kopar gider. O yüzden bazen elimizi uzattığımızda tutan bir el buluruz, bazen de elimiz boşta kalır. İşte o zaman anlarız ki asıl dengeyi kendi içimizde kurmalıyız.

Köprünün ortasına geldiğimizde işler iyice ilginçleşir. Ne geri dönmek mümkün, ne de sonu görebilmek… Ortada asılı kalmış gibiyiz. Aşağıda koca bir boşluk, yukarıda sürekli esen rüzgâr. Korku da var, heyecan da. Ama ilerlemekten başka şans yok. Çünkü köprü sadece tek yönlüdür.

Zaman da işte o rüzgâr. Yüzümüze vurur, gözlerimizi yaşartır, bazen dengemizi bozar. Onu durduramayız, yönünü değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz tek şey, o rüzgârla yürümeyi öğrenmek.

Ve bir gün köprünün sonuna varacağız. Orada belki bir ışık var, belki sessizlik… Kim bilir? Ama kesin olan şu: Bu köprüde bıraktığımız ayak izleri bizden sonra gelenlere yol gösterecek. Çünkü gerçek mirasımız, geçerken çıkardığımız o seslerdir.

Belki de köprünün asıl anlamı, varış noktasında değil, yürüyüşün kendisindedir. Tahtalara bastığımızda çıkan her gıcırtı, attığımız her cesur adım, her korkulu duraksama… Hepsi birer iz. Biz köprüyü geçerken köprü de bizi değiştirir. Ve günün sonunda, sonuna vardığımızda, geriye dönüp baktığımızda şunu fark ederiz: Asıl değer, düşmeden yürüyebilmekte değil; defalarca sendeleyip yine de ilerleyebilmekteymiş.

Çünkü köprüden geçen herkes sonunda aynı kapıya varır. Farkı yaratan, yolun nasıl yüründüğüdür.