Lavinya Dergisi
PROSOPON’DAN PERSONA’YA: GÖRÜNEN VE GİZLENEN
Maskenin tarihi insanlık kadar eskidir. M.Ö. 7000’lerde taş, kil ve kemikten oyulmuş maskeler bulunur; ölülere takılır, kötü ruhları uzaklaştırmak için kullanılır. Henüz bir isimleri yoktur, sadece izleri vardır. Sonra Antik Yunan’da sahne kurulur. Oyuncular yüze maske takar, işte o maskelere “Prosopon” adı verilir. Prosopon kelimesi hem yüz, hem maske, hem de karakter anlamına gelir. Bu yüzden Yunan tiyatrosunda maske sadece bir aksesuar değil, aynı zamanda kimliktir.
Roma’ya geçildiğinde ise bu kelime “Persona”ya dönüşür. Persona, tiyatro maskesi demektir. Zamanla kişilik anlamını kazanır. Bugünün “Personality” kelimesi buradan gelir. Yani taşınılan sıfatlara Persona denir. Bir yüz, bir maske, bir rol.
Fakat asıl maskeler tiyatroda değil, içimizdedir.
Kıskançlık; sessizdir ama gözün kıyısına siner.
Kibir; baş dik durur ama aslında boşluğa bakar.
Öfke; bir anda patlar ama ardında çaresizlik vardır.
Hırs; parıldar ama altı hiç dolmaz.
Nefret; en ağırıdır, hiç konuşmaz ama yüzü gölgeler.
Bunlar hiç kimsenin alnına kazınmamıştır ama hissettirilir. İnsan onları keşfettikçe, karşı maske takar. Çünkü aksinden korkar. Sebepsiz bir karşı maske yoktur. Hepsinin altında bir tutum, bir yara, bir tecrübe, bir karalama, bir his yatar. Bazen sizi de öngörüp uyarırlar. Sonra kızgın cümlelere maruz kalır, suçlanırlar. Oysa çoğu zaman içgüdüleri kuvvetlidir, sözleri açıktır. Çünkü onlar bir şeyler görmüş, yaşamış, öğrenmiştir. Şahsınıza anlatılanlar, deneyim maskesinden süzülen çıplak gerçeklerdir. Kötüden korkmayın, o zaten kötüdür, yüzünü saklamaz. Yakın görünen iyiden korkun. Nitekim yüzünü saklayan, en derin, en karanlık maskeyi en iyi takan, gerçek oyuncudur.
Maske, Prosopon, Persona…
Görünen ve gizlenen, iyi mi kötü mü ola?