Lavinya Dergisi

BAŞKA BİR YERDE
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Bazen insan, sessizliğin içinde, dünyanın en yüksek sesinden bile daha gür bir yankı duyar. Gözlerimi kapatıyorum; geçmişin gölgeleri odama doluyor, rüzgâr gibi, habersizce, sessizce. Anılar… Masanın kenarına diziliyorlar, kimi gülümsetiyor, kimi acıyı yavaş yavaş çiçek açtırıyor kalbimde. Acı, bazen öğretmen gibi, bazen uyarı gibi fısıldıyor. Ve insan dinliyor. Dinliyor ve anlıyor; anlatılanın çoğu zaman sözcüklerde değil, boşluklarda olduğunu.

İlerlemek, her zaman mümkün değil belki. Yol, kendi bilinmezliğiyle sarıyor insanı, bazen adımlar kayıyor geçmişin yankısında. Ama yine de yürür insan. Belki bilinmez bir kıyıya, belki hiç varamayacağı bir limana… Adımlar, umutla dövülmüş taşlar gibi, sessiz ama kesin bir ritim tutturur.

İnsan… kendi hayatının başrol oyuncusu, sahnede yalnız değil. Her yüz, her söz ruhun bir köşesine kazınıyor. Biz fark etmeden, biriktiriyoruz o yansıyan anları; kırık aynalarda kendimizi tanımaya çalışıyoruz. Her çatlak bir hikaye, her yansıma bir ders. Belki de dünya, sadece gözle değil, ruhla görülür; her kırık parça, insanın derinliğine bir kapı açar.

Zaman… Zaman bir illüzyon, belki bir oyun. Geçmiş, hâlâ canlı ama yaşanmış; gelecek belirsiz ama umut dolu. Ve biz, bu iki bilinmezlik arasında sıkışmış birer gezginiz. Her seçim, bir taş daha düşürür bilinçten; her düşünce, yeni bir gölge bırakır ruhun duvarına. Acı ve sevinç, paralel yollar gibi; biri olmadan diğeri eksik kalır, insan yarım kalır, tamamlanmayı bekler.

Dışarıya baktığımda dünya hâlâ aynı. Ama ben değilim. İçimde biriken sessizlik ve fısıltılar, beni başkalaştırdı. Ve anlıyorum ki, gerçeklik yalnızca ışıkta değil, gölgede gizlidir. Gölgeler sır taşır, sessizlik bilgelik. Yürümek… Hem kendi yükünü taşımak hem de başka yolların yüküne tanık olmak demek.

Ve işte, başka bir yerdeyim; hem burada, hem geçmişin derinliklerinde; kaybolmuş ama var olmanın tarifsiz hissiyle. İnsan… yalnızca var olmakla yetinmez. Arar, sorgular, kendi kırık aynalarındaki yansımayla yüzleşir. Ve belki en büyük gerçek, bu yolculukta saklıdır: İnsan, sürekli arayan, sorgulayan, yeniden doğan bir varlıktır.