Lavinya Dergisi

“EVRENİN İNCE AYARI VE YANLIŞ ÇALAN MİKRODALGA”
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Evren, mükemmel bir orkestra gibi çalışır derler. Gezegenler ritmini şaşırmaz, yıldızlar zamanında parlar, kara delikler bile görev bilinciyle yutar.
Ama sonra bir insan gelir, mikrodalgada pizzayı fazla ısıtır ve tüm denge bozulur.
Kozmos genişler, insan tost yakar. İşte uygarlığın kısa özeti.

Modern çağ, aslında bir tiyatro sahnesinden çok bir bekleme odasına benzer.
Herkes elinde telefon, sıranın kendine gelmesini bekler ama kimin neyi beklediği belirsizdir.
Umutlar, şarj kabloları gibi birbirine dolanmıştır.
Bir tarafında “hemen şimdi” diyen bir çağ, diğer yanında “biraz sabır” diye fısıldayan doğa.
İkisi asla aynı dili konuşmaz; biri bildirim sesiyle bağırır, diğeri rüzgârla anlatır.

Zaman da ayrı bir komedyendir.
Akarken hiç ses çıkarmaz ama geçtikten sonra iz bırakır.
Kum saatinin taneleri, aslında evrenin kahkahalarıdır — çünkü o akar, insan ise hâlâ “kaç dakikam kaldı?” diye sorar.
Belki de en büyük yanılgı, zamanı bir çizgi sanmaktır.
Oysa zaman, patlayan mısır gibidir: kimin ne zaman sıçrayacağı belli olmaz.
Birinin saniyesi ömür gibi uzarken, diğerinin yılları bir “yükleniyor” çubuğu kadar kısadır.

Duygular da evrenin kimyasında yer bulur elbette.
Aşk, iki galaksinin çarpışması gibidir: başta büyüleyici, sonunda toz bulutu.
Merhamet, güneş ışığı gibidir; herkese yeter ama kimse tutamaz.
Kibir ise kara deliklerin en sevdiği yiyecek.
Kendini fazla büyük sanan her şey, sonunda kendi içine çöker.
Bu yüzden evrenin en sessiz yeri, belki de “haklı olduğunu kanıtlamaya çalışan” bir insanın içidir.

Evrenin ironisi şurada saklıdır: yıldızlardan yaratılan insan, ışığın kaynağını değil, ekran parlaklığını artırmakla meşguldür.
Bir yıldız sönse kimse fark etmez, ama Wi-Fi gidince kıyamet başlar.
Gökyüzüne bakmak yerine, hava durumuna bakarız; ruh halimizi bulut ikonlarıyla ölçeriz.
Yağmur değil, bildirim yağar artık.
Ve rüzgârın sesi bile bazen “yeni bir güncelleme mevcut” diye konuşur.

Evren sabırlıdır.
İnsana fırsat verir, ders verir, sonra sessizce geri çekilir.
Çünkü bilir ki, insan kendi gürültüsünde kaybolmadan hiçbir şeyi duyamaz.
Belki de evrenin en büyük şakası budur:
Bize özgür irade verdi ama uzaktan kumandayı da yanına koymadı.

Sonuçta, yaşamın formülü belki de düşündüğümüzden daha basittir:
Mikrodalgayı dikkatli kullan, yıldızlara haddini bil, zamanı patlatmadan ısıt.
Ve bazen, evrenin senden değil — senin evrenden öğrenmen gerektiğini hatırla.
Çünkü büyük patlama bir kez oldu, geri kalan sadece tekrar ısıtmadan ibaret.