Lavinya Dergisi

ZİLİN ÖTESİ
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Bir çığlık sesi ile yorgun göz kapaklarımı yavaş yavaş araladım. Gözlerimi açar açmaz ellerim ve ayaklarımın ne kadar üşümüş olduğunu fark ettim. Gözlerim çığlığın kaynağını arar gibi etrafta gezinirken televizyonda bir korku filminin oynadığını fark ettim. Kanepede esnerken soğuk bir kış günü televizyon karşısında kestirmenin insana ne kadar zevk verdiğini düşünüyordum. Kendimi adeta bir bebek gibi hissediyordum. Kol üstüne yatmanın insana hafif zevk veren o karıncalanma hissi yavaş yavaş tüm vücuduma yayılırken kapı zili acı bir çığlık gibi ötüyordu. Ben yerimden doğrulana kadar kapı zili en az üç kez çalmıştı. Hayır ben yavaş değildim, kapının ardındaki çok sabırsızdı. 

 Kapıya yaklaştıkça kalbimin her zamankinden daha hızlı attığını fark ettim. Her ne kadar yürüsem de ayaklarım sanki beni gitmemem için alıkoymaya çalışıyordu. Bu zil sesi her zamanki zil sesi değildi. Adeta çığlık gibi rahatsız edici, ısrarcı ve tüyler ürpertici bir sesti kulağıma ilişen. Her ne kadar istemesem de kapıyla burun buruna gelince durdum. Zil bir kez daha acı acı çaldı. Hızlı bir çeviklikle gözümü kapı dürbününe yerleştirdim. Etrafa iyice bakındım ama kimse yoktu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Daha bir saniye önce zil çaldı, üstelik binanın ışığı da yanıyor. Kalp ritmim bir anlığına daha da hızlandı. Kalbimin sesi resmen kulaklarımda yankılanıyordu. Nefesim düzensizleşmeye başladı. Elimi soğuk kapı koluna doğru uzattım. İçimden bir ses açmamam gerektiğini söylüyordu. Fakat ben ona inat tam kapı kolunu indiriyordum ki bir anda zil yeniden çalmaya başladı. Bu sefer daha tok ve yüksek bir sesle. Bir anda olduğum yerde kalakaldım. O an koca binada yalnızca ben varmışım gibi hissettim. Televizyondan gelen korku filmi sesi dahi boğuklaşmıştı.  Kapının ardındaki her ne ise sesimi işitmesin diye daha sakin nefes almaya başladım. Kendimi sakinleştirmeye çabalıyordum ama muvaffak olamıyordum. Elim bir anda buz kesti. Kapı kolundan yavaş yavaş kaymaya başladı ve artık tamamen havada kaldı. Yavaş adımlarla arkamı dönüp kanepeye doğru yaklaştım. Bu sefer kapı zili üç kez hızlı hızlı çaldı. O ses zihnimde yankılanmaya başlayınca vücudumu adeta ateş sarmaladı. Bacaklarım titremeye başladığı vakit kapının kolu aşağı indi ve kapı yavaş yavaş aralandı. Kapının dışından gelen rüzgâr yüzüme bir tokat gibi çarptı ve beni yere devirdi.

 Ve bir çığlık sesi ile göz kapaklarım aralandı. Tavanın solgun ışığı gözümü aldı. Televizyonda aynı korku filmi, tam bıraktığım yerden oynuyordu. Kapı zili çalmıyor, dışarıdan hiçbir ses gelmiyordu. Kanepede uzanıyordum; elim battaniyemin kenarındaydı. Kalbim hâlâ hızlı atıyor, alnımda ter damlaları vardı. Kafamı çevirip saate baktım. 03.14’tü. Upuzun bir soluk alıp battaniyeyi üzerimden fırlattım. Yarı korku yarı tebessüm içinde televizyona baktım. Tam o sırada bütün daireyi dolduran bir sesle kapı zili çaldı.