Lavinya Dergisi

PSİKİYATRİNİN BİLİNMEYEN YÜZÜ
Vildan ÜLKER

En güzeliydi belki de umut edebilmek, hayatın karmaşasında umut ile kalbi dinginleştirebilmek...

Bir psikiyatri koridorunda bulunduğumda gördüğüm tek şey iyi insanlardı, savaşçı ve dünyayla barışmaya çalışan insanlar peki ya siz hiç soludunuz mu bir psikiyatri servisi havasını? 

Kimisi kaygılı öne arkaya doğru savruluyor bedeni düşüncelerinin şiddetinden mi acaba bu denli kendini kaybedişi?  Kimisi durmaksızın konuşuyor hızlı hızlı hiç dinlenmeyişinden miydi acaba bu kadar acele edişi? Kimisi acının tatlı tebessümüyle bu servise gidip gelmenin ona bu yolları ezberlettiğini belli eden bezgin ama son bir umut bir umut daha diyerek hafif bir tebessümle bekliyor bekleme salonunda, çaresiz değil ama bıkkın...

Kimisi ise donuk sanki ne bir ses duyuyor ne bir şey hissediyor öylece çatık kaşlarıyla karşısında duran soğuk duvarı izliyor, belki de biz bilmiyoruz ama ruhu bedeninden çekiliyordur ya da buz gibi duvara bakarken cayır cayır acıyla yanıp kavrulan yüreğini söndürmeye çalışıyordur kim bilebilir ki aslında bilmesek de anlayabilirdik lakin istemedik.
Ah bazıları ise en köşede tırnaklarını yiyor, parmaklarını çıtlatıyor gerginliğin ete kemiğe bürünmüş hali kaygısının dahi kaygısını çekiyor bir hayli zor olsa gerek…

Ama hepsinin tek bir ortak noktası var "Umut" en umutsuz dediğinizi içinde bile olan o umut o çaba o yaşama tutunma isteği hem de deli gibi bu hayattan kopmak isterken ne kadar güç değil mi? 

Derin bir çıkmaz bir tarafları kal derken bir tarafları yitip gitmek istiyor, onlar da kalmak isteyen yanlarına tutunmaya çalışıyorlar. Bir hastane koridorunda farklı farklı çeşit çeşit doktorlar hepsine bir kulp takıyorlar "beni anlamıyorlar" aslında kendi içlerinde olup biteni kendileri anlamlandıramıyorlar.

Belki de bu yüzden bu itirazları bu da olmadı diye yaşadıkları hayal kırıklıkları kim bilir kaç kez anlamadılar onları, kim bilir kaç kez dinlemeyip kör sağır dilsiz kaldılar karşılarında ne acı bir insanın en temel ihtiyacından biridir anlaşılmak ama bu serviste gördüğüm kimse ne dinlenmiş ne de anlaşılmıştı hepsi bir kitabın fazlaca eskitilmiş olan sayfasının silinmiş yazıları gibi kaybolup gitmiş insanlardı ne yazık kaç kez okuttular kendilerini kim bilir ve kaç kez anlaşılmamanın hayal kırıklığı ile baş başa kalmışlardı hem de bu kez beni anlayacaklar umuduyla...

Ve sonra kendilerini okuta okuta eksilttiler, yavaş yavaş tükenip eksildiler. İlmek ilmek yazdıkları sayfalar hiç değmeyecek insanların elinde heba edilip silindiler. Peki ya ne içindi bu çaba sadece anlaşılmak için mi? Evet! Sadece anlaşılmak için anlatabilmek yüreğini bir kez olsun gösterebilmek için her seferinde daha fazla kırıldı umutları, ince ruhların ince sızıları…

Yıpranmış ama iyi insanlardı kimi kaygılı kimi dehşet üzgün kimiyse öfkeden deliriyordu bunlar onların yıllardır görülmeyişinin isyanıydı. Kendini defalarca anlatıp iyi yönlerini kanıtlamaya çalışan bu kadar insanlara önem veren ve anlaşılır olmak için çabalayan hangi insan kötü olabilirdi ki zaten.
Hassas kalplerin hastalık adı altında çıkan derin kalp kırıklığı hezeyanları iyileşmesi için bile kırıkları toplayıp defalarca ellerini kanatıyorlar ne acı başkaları onları kırsa da kendilerini inşa etmek için çabalıyorlar. Ne acı bir bataklık gibi aynı acılarda boğuluyorlar kurtulmaya çalışıyorlar hâlbuki bir fark etseler içinde çırpındıkları yer bir deniz değil, bataklık çırpındıkça daha çok dibe batıyorlar. 

Dile kolay yıllarca iyileşmek denilen bu illet kelime buradaki birçok insanın yıllarına yollarını inançlarını alıp tuzla buz ediyor, başı yok sonu çok bitmek bilmeyen bir sürü son, sonsuzluğun sonu bilir misiniz bilmem ama bu çok derin bir acıdır düşünün bir kıymık battı elinize uğraşıyorsunuz deli gibi çıkarayım diye çıkarana kadar canınızdan can gidiyor acınız git gide katlanıyor sonra tüm gayretlerinizin sonucunda o kıymık çıkıyor ama acısı geçmiyor, zaman istiyor bakım istiyor, özveri istiyor işte bu süreçte tıpkı böyle geçmez geçmez geçmez sonra birden iyileşirsiniz ama yara geçer mi hele de bu kadar derinse izi kalır yüreğinizde hezeyanı kalır silmek unutmak öyle kolay mı sandınız? 
Lakin insanız ya işlenmiş hepimizin bünyesine unutmak öylece unutuyorlar bir süre sonra yara izini de yarayı da taa ki biri yarayı kaşıyıp kanatıncaya dek.

Acıların acımasızlığıyla savaşan bu insanlar bir de toplum baskısıyla yüzleşiyorlar psikiyatri servisine giden o yolda yürürken insanların bıyık altı gülüşleri ön yargıları fısıltıları hepsini aşarak iyileşmeye çalışan cesur insanlardan bahsediyorum. 

Hasta değil bilinçli insanlar gereğinden fazla duyarlılığın getirdiği zihinsel hassasiyet ve ruh yaralanması ne acı dünyayı güzelleştirebilecek insanlara dünyayı dar edip, onları köreltmek belki de yok etmek. 

Bir danışanın en büyük korkum kontrolümü kaybetmek derken kontrolünü kaybetme durumunu bile kontrol altına alma ihtiyacı altında ezilmesi bir kere gitsek aslında o buz gibi koridora bir kere bakabilsek o psikiyatri servisinin ardında ki gölgelenmiş gerçeklere ne kadar da ziyan etmişiz biz ne kadar da güzel üç maymunu oynayıp terk etmişiz insanları yalnızlığa. 

Hâlbuki bilseydik görmeyi, hissetmeyi bilseydik bu kadar eksik kalır mıydık, bu kadar yarım? Acılar içinde kavrulurken sükûta boyanmış bir acıyı ne kadar görmezden gelebiliriz ki? Peki gerçekten görmezden mi geliyoruz yoksa görmemek mi işimize geliyor? Doğrusunu bilip neden yanlışa sığınıyoruz? 

Herkese iki kelamım var önce kendini bu çıkmazda kaybetmiş olan o psikiyatrinin soğuk odalarında benliğini kazanmaya çalışan güzel insanlara; 

Savaşıyorsunuz, sizi görüyorum ve çabanızı hissediyorum. Yüreğinizin güzelliğini hissediyordum. Acınızı ta kalbimin en derinliklerinde hissedip sizinle paylaşıyorum ve size o kadar çok inanıyorum ki bir gün bu savaşın bir galibi olacak tıpkı her savaş gibi ve bu savaşın galibi sizler olacaksınız umudunuza sarılın ve umudunuzu asla yitirmeyin. 

Yol uzun yol meşakkatli yol engebeli ama siz bir tek şeye inanın bir tek şeye tutunun kalbinizin derinliklerinde olan yaşama inancına o derin sevginize tutunun sıkı sıkı kendinize sarılın.

Tüm güzellikler sizinle olsun savaşınızı bir gül bahçesinde yürür gibi yürüyün lütfen dikenler batsa da ayağınıza sonunda güllerin güzellikleri donatacak etrafınızı iyi şanslar derdim lakin siz bu toplum en şanslı ve güçlü insanlarınız kimse fark edemezken kendindeki sorunu siz kendinizde başkalarının açmış olduğu yaraları iyileştirmeye çalışıp kendinizle savaşıyorsunuz, takdir ediyorum ve herkes de etmeli.

 Çok güçlüsünüz ve çok güzelsiniz bu yüz değil, yürek güzelliği kendinize iyi bakın ve sıkı sıkı sarılın kendinize en çok da benim yerime...

Ve siz toplumun geri kalan kısmı; 

İnsanlar bilmediğiniz yerde bilmediğiniz şekilde acılar içinde kıvranıp yaşama tutunmaya çalışabilir bu zorluklarla başa çıkmaya çalışmak bazen dayanılmaz olup destek almaya ihtiyaç duyabilirler bu onları eksik veya güçsüz yapmaz aksine farkındalığı yüksek, hayatına ve çevreye verebileceği zararları göz önüne alarak erkenden tedavi olmaya çalışan önlem alıp başkalarının açtığı yaraları dahi kendisi sarmak için çaba gösteren farkındalığı yüksek,bilinçli ve duyarlı insanlar olduğunu gösterir bu insanların. 
Lütfen nazik olun bilmediğiniz, yaşamadığınız zorluklar için kimseyi kınamayın, kötü, acıyan gözlerle kimseye bakmayın. Çünkü onlar hepinizden ve birçoğumuzdan daha güçlü ve daha bilinçli. 

Zorlaştırmayın kolaylaştırın bilmediğiniz, ilgilenmediğiniz o bir haber olduğunuz yaralarını daha fazla kanatmayın insanların yargılayıcı ifadelerinizle ön yargılarınızla, vicdanlı ve duyarlı olun. Kalbinizi iyiliklerle, umutlarla doldurun. 

Ve son olarak onlar deli değil, hepimizden daha akıllılar. Hiç kimse sizin değer yargılarınız ve akıl algınıza göre yaşamak zorunda değil. Kınamayıp anladığınız, empati gücünüzü geliştirdiğiniz bir dünyaya uyanmak dileğiyle, sevgiyle kalın…