Lavinya Dergisi

REFLECTION ROOM
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

İnsanoğlu kendini tanımaya başladığı günden beri dış dünyaya bakarak anlamaya çalışır. Gökyüzünde yıldızları inceler, sonra “Ben kimim?” diye sorar. Dağları deler, okyanusları aşar ama çoğu zaman benliğine bir adım atmak zor gelir. Değişir, dönüşür… Sonunda kendi yanmasına rastlar. İşte o noktada, “Ayna” insanın yüzünden derinine uzanan o sessizliktir.

2017 yılında, İsveç’te bir psikoloji enstitüsü “Reflection Room” adında bir deney başlatır. Amaç, insanların yüzlerini değil, varlıklarını algılayış biçimini anlamaktır. Katılımcılar, sessiz ve loş bir odada yalnızca gözbebeklerini net gösteren bir aynanın karşısına oturtulur. Hiçbir özel konuşma yapılmaz. Sadece, “Beş dakika bakın, kaşlarınızı oynatmayın.” komutu verilir. İlk dakikada çoğu kişi gülümser. Dakikalar ilerledikçe yüz kasları titremeye başlar. Kimi ağlar, kimi gözlerini kaçırır. Bazılarıysa aynayı kapatmak ister. Onların gözlerinde bir geçmiş, bir korku ve suçluluk belirir. Bilim insanları bu izleri taşıyan tabloya “Yansıma yorgunluğu” adını verir. Yani durum kendine tahammül edememe halidir.
Sonuçlar şaşırtıcıdır, kendine uzun süre bakabilen kişiler, yaşam doyumu, duygudaşlık ve duygusal testlerinde diğerlerinden çok daha fazla puan alır. Çünkü kendine dayanabilen, başkalarına da nazik davranır.

Bu sonuç eski bir mitin usulca doğrulanışı gibidir. Antik Yunan’da Narcissus suya bakarken kendine değil, varoluşuna hayran kalır. O güzelliği sahiplenmek için değil, sevebilmek için iner suya. Zamanla hikâye değişir, yansıma bencilliğin sembolü haline gelir. Oysa güzel olduğunun farkında olan her insan doyumludur. Çünkü kendini beğenmek değil, kabul etmek, nefsin değil, huzurun işaretidir. Aksine başkaları tarafından kıskanılarak, gard geliştirir.

Bütün varsayımlar insanoğlunun özüyle barışması üzerinedir. Veriler ise nettir. Kendine güvenen, kimseyi küçültmez. Kendine tahammül eden, kimseyi kırmaz. İçiyle kavga etmeyen, dışarıya da savaş açmaz. Kendini tanıyan, kimsenin yüzünü silmez. Ve belki de en cesur olan, aynaya en uzun bakandır. Haliyle o, yüzündeki çizgilerden kaçmaz!