Lavinya Dergisi

GÖLGESİZ KAVAK AĞACI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

   Derler ki: “Gölgesiz kavak, boyuna güvenenleri yanıltır.” İnce, narin, göğe yakın görünür ama kimseye bir karış serinlik vermez. Rüzgârı görünce eğilir, fırtına da savrulur. Kökü yerde, kibri göktedir. Ne bir yolcu başını dayar ona, ne bir yorgun nefeslenir altında. Çünkü gölgesi hem vardır, hem yoktur. İnsanında bir cinsi böyle yaşar. Gürültüyle yürür, her söze karışır, kendine bir ağırlık yakıştırır. Yargı dağıtır, nasihat verir, yol tarif eder. Fakat ağzını açtığında ne huzur bırakır, ne teselli. Kendi gölgesi daracıkken başkalarına çatı olmaya kalkar. Hâlbuki varlığı sessiz bir boşluktan, sesi de yorgun bir gürültüden ibarettir.

   Yaklaştıkça daha iyi anlaşılır, sözü çoktur, özü eksiktir. Kendisini deneyim sahibi görür. Çevresine dokunsa da fayda üretmez. Ortalığa karışır, müdahil olur. Her an konuşmak ister ama sözü insana ferahlık değil, çöken bir yük getirir. Yorgun kuşları bile kaçırır. Merhameti tükenmiş, yılların sertliğinde körelmiştir. Hayat ise ara ara bir sır fısıldar kulağa: “Büyüklük yüksekten değil, gölgeden belli olur.” Ama o sırra en uzak olan yine kendisi gibi durur. Yaşı çok, yeşili fazla diye her şeyi bildiğini, ormanın hâkimi olduğunu sanır. Fakat kendi ıssızlığında mahkûm kalır. Kök salmaya çalışan bir fidan bile ondan daha diridir.

   Ve sen ey okur…

   Sıcaktan bunaldığında veyahut dünyadan yorulduğunda yüzünü başka tarafa çevir. Gerekirse kırk yıl soluksuz kal ama gidip onun eteğinde serinlik arama. Olmayan gölgesinde oturup dallarını kabartma. İnsanı ve ağacı abartma!