Lavinya Dergisi

KUŞAKLARIN HAFIZASINA YAZILAN ÇOCUKLUK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Kuşaklar, zamanın değişen nefesini yansıtır.
Baby Boomers (1946–1964); yeniden kurulan dünyanın sabrını taşır.
X Kuşağı (1965–1979); analog çağın dayanıklılığıyla biçimlenir.
Y Kuşağı – Milenyum Kuşağı (1980–1996); sokakların özgürlüğünü ekran ışığıyla bir araya getirir.
Z Kuşağı (1997–2012); dijital çağın hızında ve çoklu dünyasında yetişir.
Alfa Kuşağı (2013–…); ekranın içine doğan sezgisel bir sessizliği temsil eder.

Benim kuşağımda teknoloji bugünkü kadar kesintisiz değildi; bilgi ve eğlence yalnızca belirli saatlerde görünür olur.
Bir çocuk okuldan eve koşar; çünkü sevdiği çizgi filmin tekrarı yoktur.
O dakikayı yakalamak, günün en küçük ama en kıymetli başarısıdır.
Beklemek, kimsenin fark etmeden öğrendiği sade bir sabırdır.

Taş Devri, dostluğun ve aile sıcaklığının en yalın hâlini sunar.
Barney’nin iyi niyeti, Fred’in hırçın ama koruyan yanı, Wilma’nın sakin gücü…
Ve elbette Fred ile Wilma’nın her koşulda birbirine yaslanan o tertemiz aşkı.
Bu taş yolların içinde herkes kendinden bir şey bulur.

Şirinler Köyü, küçük ama düzenli bir dünyanın kapısını aralar.
Şirin Baba; bilgeliktir, Gözlüklü; aklı, Öfkeli; dürüst tepkiyi, Güçlü; dayanıklılığı temsil eder.
Kız çocuklarının gözleri çoğu zaman Şirine’ye döner; Gargamel’in kötülüğü bile masum bir oyuna dönüşür.

Ninja Kaplumbağalar, büyürken insanın içindeki yönelişi gösterir.
Leonardo; disiplinin, Rafaello; cesaretin, Donatello; bilginin, Michelangelo; neşenin yüzüdür.
Splinter ise dinginliğiyle yol gösterir.

He-Man ve She-Ra; gücün adaletle yan yana durabileceğini hatırlatır.
Birinin kararlılığı, diğerinin özgürlüğüyle tamamlanır.

Bu evrenlerin her biri, çocuğun iç dünyasında küçük bir ışık yakar.
Kimisi cesareti, kimisi neşeyi, kimisi gücü, kimisi de o ışıkta merakı bulur.

Zaman geçtikçe şu soru belirir:
Özlenen şey eski televizyon mu?
Yoksa o karelerin içinde insanın kendine en yakın hâli mi?
Belki cevap tek değildir ama o yılların sıcaklığı hâlâ içte bir yerde durur.

Ve değişmeyen gerçek hep aynıdır:
Sarılmadığın aşk soğur.
Sulamadığın çiçek solar.
Konuşmadığın kişi sessizleşir.
Görülmeyen duygu yavaşça incinir.

Yani eski çizgi filmler sadece macera sunmaz.
Hayatın küçük ayrıntılarla çoğaldığını, duyguların ilgiyle canlandığını, bağların emekle kaldığını anlatır.

İster X kuşağı olsun,
ister Y kuşağı olsun,
ister Z kuşağı olsun,
ve ister diğerleri…
duyguların özü hep aynıdır.