Lavinya Dergisi

ÖYLE YA DA BÖYLE
Feyza ÖZTÜRK

Her renk bir duygu benim için, mavi mesela mutluluk ve özgürlük…

İstediğin şeyin yanlış olduğunu bile bile duygularına kulak kabartmalı mı insan? Yoksa yanlış dediği şey toplumsal yargılardan mı ibaret? Asıl mutluluğu nasıl bulacağız? Ya da mutluluk sandığımız şey bir yanılgıdan mı ibaret?
 
Düşünürüm sürekli, her insan gibi. Kalbimi mi dinlemeliyim,mantığımı mı? İkisini de dinleyerek yol almak niye bu kadar zor. Kendini seçmek zorunda kalmak niye bu kadar zor. Her yolun bir sonu var, peki her sonun bir başlangıcı var mı?

Hayatta bazen öyle zamanlardan, süreçlerden geçeriz ki, her şey mahvoldu sanırız. Aslında hayatın kendine gel deme şeklidir bu. Bir anda değer verdiğimiz insanlar, yargılar, belki de kendimiz hakkında kalıplaşmış düşüncelerimiz değişir ya da değişime sürüklenir. Bizimse yapmamız gereken bu değişimi kucaklamaktır. Mesela sürekli başkalarına kendinizden önce değer veren, onları ve hissettiklerini kendinizden önde tutan bir insan mısınız? Ki ben düne kadar böyleydim. Ama zamanla fark edersiniz ki yok olan sizsiniz, istekleriniz,amaçlarınız. Zamanla bu hayatta başarabileceğiniz her galibiyeti kendinizden mahrum bırakıyorsunuz çünkü sizi kısıtlayan veya belli çerçeveler altında sizinle kalmayı size destek olmayı seçen insanlar sadece size zarar veriyor. Bu kişiler; dostlarınız, aileniz, sevgiliniz gibi herhangi bir sıfatla çevrenizde bulunan ve gerçekten değer verdiğiniz insanlar olabilir. Ki asıl zor kısmı burasıdır. Bana gerçekten değer verdiğini, sevdiğini söyleyen insanlar niye böyle davranıyor, beni ben olarak niye kabul etmiyor? Kabul edilmesi gereken acı kısım da burası, bazı insanların sevgisi sadece belli kalıplar ve davranışlar altında şekillenir. Onlar sizi onların belirlediği kalıplara uyma derecenize göre sever ve takdir eder. O kişileri önemsemeyin. Belki yarın son nefesinizi vereceksiniz ve o an gözünüzün önünden kendi hayatınız geçecek, bir başkasınınki değil. 

Diğer kısımdaki insanlar da vardır; sadece kendini önemseyen ve bir başkasına verdikleri değeri ve önemi ona yansıtmayan, hissettiremeyen.Ben bunlardan değilim ama böyle kişiler tanıdım. Bu kişiler sevgiyi, önemsemeyi belki de aşkı bir tehdit olarak görürler. Bir başkasına kalplerinde veya hayatlarında yer açtıklarında kendilerinden bir şeyler gideceğine inanırlar. O yüzden herkese biraz mesafelidirler  ve dışarıdan duygusuz gibi görünürler. Ta ki istedikleri veya istediklerini sandıkları hayatları elde edene veya belirledikleri amaçlara ulaşana kadar. O zaman fark ederler ki tehdit olarak görüp uzaklaştıkları veya uzaklaştırdıkları herkes asıl ihtiyaç duyduğu, yanında olmasını istediği kişiler. Ki çoğu zaman geç olur bu farkındalık için. İşte o zaman kendilerine ne kadar dolu veya kalabalık bir hayat kursalar da yalnız hissederler. Siz de eğer bunlardan biriyseniz çevrenizdeki herkesin bir tehdit değil belki de sizin için bir ışık olduğunu fark etmelisiniz.

Öyle ya da böyle farklı düşüncelere sahip farklı insanlar var. Herkes gün sonunda kendi seçtiği yolun hikayesini yaşayacak ama unutmayın bu hayatta herkes birine veya birilerine muhtaçtır. Aslında kendimiz için geldiğimizi sandığımız bu hayat, sevdiğimiz ve bizi seven insanlar olmasa bir hiçe dönüşürdü.Bu yüzden sizi siz olduğunuz için seven insanları kaybetmeyin ve siz olmaktan da asla vazgeçmeyin.