Lavinya Dergisi

EKİNOKS DÜŞÜ
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Hayatın derin sularında bir batıp bir çıkan denizkızıydım… Işıltılı denizlerde kaybolmuş, biraz karanlıktaydım, bulanık sulardaysa derin uykudaydım… Deniz kabuklarına kulağımı dayar, dinlemek istediğim hikâyeleri duymaya çalışırdım… Umutlu hikâyelerdi bunlar, her şeye rağmen kalpten gelen inançla sarmalanmış… Yıldızsız geceler upuzundu, güneşli gündüzler ise çok kısa… Belki de zamanın oyunuydu bu… Ne de olsa zaman severdi oyun oynamayı… Yorgun ve kırgın… Kalp kırıklıkları kendine batmış, göğsü kana bulanmış… Bildiği sularda boğulmaya yüz tutmuş… O sularda yapayalnızdım… Tesadüfen yükselen bir dalgayla kıyıya vurduğumda uyandım… Zaman oyun oynamayı bırakmış, gece ve gündüz eşitlenmiş, o beklenen bahar artık gelmiş… Bir süredir kalbimde açan rengarenk düşü hatırladım. Nefes nefes can buldum, bizi saran göğün altında uzandım durdum… Yıldızlara anlattım, hafif hafif esen rüzgârın kulağına fısıldadım… Şimdi sen de duy beni… Doğacak güneş de anlatacak sana, geceyi emanet alan Ay da… Eşit uzunlukta… “Bir düş gördüm O düşte seni buldum… Ekinoksum, Hem gecem, hem gündüzüm… Ayım, Güneşim, gökyüzüm… Ben artık senin kıyılarındayım… O yabancı sulardan evime döndüm…”