Lavinya Dergisi

KÖR KUYULAR
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Uyumuştu aydınlık, köhne pencerelerin ardında, Uyumuştu merhamet, vicdanı susturulmuş ruhlarda Uyumuştu bütün sevgiler, Uyumuştu sevdiklerim... Bir karanlık ezgi kulaklarımda Hatırlatır sonu gelmeyen hüznü Kirpiklerimde kırılan rüzgâr… Uykuya çağırıyor beni de İçinde kaybolduğum dipsiz kör kuyular… Uykunun uğramadığı gözlerimde yorgun düşler… Bu şiir de düşümde ölmeye yüz tuttu… Can çekişen gölgesi üzerimde, kaçamıyorum Bir zindan gibi yükseliyor etrafımı saran duvarlar… Son duası şefkattir, zifiri dehlizde yol arayan mahkûmun Dizelerimin arasında uçan kuzgun Bunu gerçekten bilebilir mi? Kaderin elinde kalem kırılır, şair de ölür… Peki, kuzgun bunu bilmese ne çıkar? Böyle bir infazın ardından kim yas tutar? Ömür buharlaşıyor Yanağımdan süzülen damlalarda İki kere iki dört etmiyor Akreple yelkovan arasında… Zamanın intikamı bu Hafızası palazlanmış biri bunu unutur mu? Her şey ölüme benziyordu Bu dipsiz kör kuyuda, Tüm suretler birbirini andırıyordu Uykunun kucağında… Toprak ise hâlâ aç… Cana doymuyordu… Şimdi tüm gözler kapalı… Derin bir uyku hâlini kanatlarında taşıyor o uğursuz kuzgun… Herkes çok sessiz, büyüyor suskunluğum… Ve ben, bu sessiz gürültüden uyuyamıyorum… Dipsiz kör kuyularda, çukurdayım... O aydınlık elin bana uzanmasını bekliyorum… Uyansın aydınlık Uyansın merhamet Uyansın bütün sevgiler, Uyansın sevdiklerim... Ancak böyle çıkar o dipsiz kör kuyulardan Avuçlarımda can çekişen şiirim…